SLUMDOG
MILLIONAIRE:
Soru 1:
Küresel bir yapım ve dağıtıma giren bu filmde yerel nasıl
sunuluyor?
Soru 2:
Filmde medyanın işlevi nedir? Medya, filmde ne olarak
sunulmaktadır, ne sunmaktadır?
Cevap 1: Slumdog
Millionaire ya da Milyoner Sokak Köpeği filmi ilk başta
Hindistan’da geçen hikayesi ve Hintli oyuncularıyla, yani sadece
bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde tam bir Bollywood
filmi ancak oturup filmi izlediğiniz o ilk an aradaki bir harflik
fark net olarak ortaya çıkıyor. Kafanızda oluşan, “Bir
Bollywood filmi izleyeceğim.” düşüncesi bir anda yok oluyor ve
Bollywood oluyor sana Hollywood. Evet bu film tam bir Hollywood
filmi. Belki net olarak güçlü Amerika mesajını gözümüze
sokmuyorlar ve evet gerçekten de film Hindistan’da fakir bir
gencin aşk ve hayata tutunma hikayesi etrafında şekilleniyor ama
bu mesaj verme işlevini daha derinden ve simgeler kullanarak
yapıyorlar. Örneğin Hindistan’da geçen bir hikayede Hintli
oyuncuların İngilizce konuşması gibi ya da Amerikan dolarının
toplum içinde sahip olduğu güç gibi durumlar. Ayrıca
değilnilmesi gereken bir diğer konuysa, Hollywood neden Bollywood
tarzı bir film yapıyor, bunu yapma ihtiyacı hissediyor? Karşımızda
endüstriyel anlamda iş yapan iki sinema kuruluşu var Hollywood ve
Bollywood. Hollywood, sinema tarihinin başından itibaren her zaman
belirleyici bir güç olmuştur ve akımlara, kuramlara yön vermiş,
etki etmiş, sebep olmuştur. Adeta sinema içinde hüküm süren bir
devdir. Bollywood’sa yine bir endüstriyel sinema yapısı olmasına
rağmen kendi ülke ve kültür özelliklerini içinde barındırarak
Hollywood’dan farklılaşan ve bu farklılığı ile güç kazanan
bir sinemadır. İşte bu noktada Hollywood bir Hint(Bollywood) filmi
yaparak adeta senin filmini senden daha iyi yapabilirim, ben en
güçlüyüm ve en büyüğüm mesajı vermektedir. Ancak filmle
ilgili öncelikle söylenmesi gereken Amerika’nın kendini nasıl
gösterdiği ya da gösterip göstermediği değil ya da Bollywood’a
ve dünyaya ne mesaj vermek istediği değil; yereli nasıl
gösterdiği, tasfir ettiği olmalıdır. Filmde Hindistan tam
anlamıyla fakir bir ülke olarak gösteriliyor. Yani belki de
gerçekten o kadar fakir bir ülkedir, gidip görmediğim için kesin
bir yorum yapamam, ancak filmde sürekli olarak bunun gösterilmesi
insanın zihninde bu ülkeye karşı bir önyargı oluşturuyor.
Filmde sürekli olarak Hindistan’ın karmaşası, yıkık dökük
viran sokakları, çeteler, din kavgaları gibi sadece olumsuz şeyler
gösteriliyor. Adeta Batı’nın gözünden bir doğu tasviri
yapılıyor ve izleyicide bu algı yer ediyor. Tehlikeli, pis ve
fakir Hindistan. Daha öncede dediğim gibi belkide gerçekten bu
durum tamamiyle böyledir, bilemiyorum. Gidip görmedim ama mutlaka
her ülkenin kötü yanları olduğu gibi iyi yanları da vardır
ancak bu filmde kötü yanlar aşırı derecede baskın. Ayrıca bu
film bir Hint yapımı olsaydı ve aynı şeyler anlatılıyor
olsaydı, izleyicide filmin ülke sorunlarına dikkat çekmek
istediği algısı oluşurdu çok yüksek bir ihtimalle ancak Batılı
bir ülkenin gözünden Doğulu bir ülkenin anlatıldığı bu
filmde esas hikayenin akışı boyunca arka planda sürekli olarak
kendini gösteren bir fakirlik problemi bir şeylere dikkat çekmekten
daha çok olumsuz bir algı oluşturmaya yönelik bir süreç
oluşturuyor ve belkide en başından dünyada böyle bir algı
yaygınlaştırılmak isteniyor; güçlü Batı, Güçsüz, muhtaç,
fakir Doğu. Aynen arabasının parçaları çalındığında şoförün
çocuğu dövmesini engelleyen Amerikalı çiftin dolar kullanarak
fakir, güçsüz çocuğu koruması, ona yardım etmesi gibi; fakir
güçsüz Doğu’ya, bu film özelinde Hindistan’a Batı yani
Amerika yardım edebilir, Doğu kendi başına güçlenemez, kendini
kurtaramaz. Yani sonuç olarak, bana göre bu film Batılı bir gözle
bakarak Doğulu bir ülkeyi ve onun yerel özelliklerini olumsuz bir
tasvirle sunuyor ve onu güçsüz ve muhtaç bir konuma düşürüyor.
Dünya çapında dağıtım ağlarına sahip olan bir endüstrinin
ürettiği bir film kolaylıkla tüm dünya izleyicisine ulaşır ve
verdiği mesajda öyle ya da böyle seyircide bir algı oluşturur.
Bu film özelinde, Hollywood, Hindistan’da geçen bir film yapmış
ve negatif bir yerel sunumuyla bir resim çizmiş. Bu negatif resim
de belki Hintli seyirciler için olmasa bile, kalan seyirciler için
güvensiz, pis, fakir bir Hindistan profili oluşturmak için hatırı
sayılır bir etki yapabilir. Yani Milyoner Sokak Köpeği Batılı
bir gözden çıkan bir Doğu resmidir.
Cevap 2: Bu
filmde medyanın işlevi umut tacirliğidir ve medya izleyiciye
hayaller satan bir yapı olarak sunulur. Bir televizyon programına
katılıp, birkaç soruya doğru yanıt vererek bir anda zengin
olabileceğiniz fikrini size sunar, aslında bu fikri size satar
medya. Film içerisinde de bu durum çokça karşımıza çıkar.
Cemal’in çalıştığı yerde tüm çalışanlar umutsuz bir
şekilde televizyonu izlerken aynı anda programa katılabilmek için
başvuru yapmaktadır. Sokakta, evlerinde herkes, tüm halk bu
yarışma programını izlemekte ve bir nebzede olsa böylelikle
hayallerini satın almaktadırlar. Bu hayal tacirliği medyaya
muazzam bir güç ve etki imkanı sunmaktadır. Belki bir hafta önce
hiç kimsenin tanımadığı bir adam medyanın yaygınlığı ve
etkileme gücü sayesinde bir anda tüm halkın sevgilisi konumuna
gelebilir çünkü bu adam yani Cemal gerçekten de çok sıradan
biridir, sokaktaki herhangi birinden hiçbir farkı olmayan sadece
sıradan bir çaycıdır. Yani bu programı izleyen milyonlarca sade
vatandaş da bu hayale tıpkı onun gibi kavuşabilir, zengin
olabilir. Bir diğer taraftan ise medyanın toplum üstündeki gücünü
simgeleyen, medyanın toplumu etki altına almasını sağlayan
program seçimi de ilginçtir. “Kim Milyoner Olmak İster?” adlı
bu yarışma programının konsepti gayet basittir. Bir yarışmacıya
sunucu bir soru sorar ve eğer yarışmacı doğru cevap verirse para
kazanır. Böyle bir yolla para kazanabilmek için sahip olman
gereken en önemli özellik sadece okuma yazma biliyor olmak. Bu
kadar basit bir şekilde para kazanabilmek, adeta bir hayal.
Yorulmadan, sadece konuşarak, cevaplar vererek. Medyanın yaptığı
da adeta bir tüccar gibi bu hayali yani malını topluma satmak ve
toplum üstündeki gücünü her defasında daha da arttırmak.
Onları gerçeklikten uzaklaştırmak ve o hayal dünyasına çekmek,
onlara bu tatlı hayali satmak. Gelelim tekrar bu ticaret aracı
olarak kullanılan programa. Bu program filmde tüm ülkeyi etkisi
altına alan ve kasıp kavuran bir yapım olarak ve toplumun önemli
bir parçası olarak gösteriliyor. Yaşam bütünü içinde önemli
ve vazgeçilmez bir parça olarak. Ancak bu program ilk olarak
İngiltere’de ortaya çıkmış ve bir İngiliz kanalında yayın
hayatına başlamıştır ve zamanla da tüm dünyaya yayılmıştır.
Filmde gördüğümüz Hindistan ya da çok daha yakından bildiğimiz
Türkiye örneği gibi. Fakat sorun programın ilk nerede çıktığı
değil, ne yaptığıdır. Batılı bir ülkede doğan, onun düşünce
ortamında gelişen bir televizyon programı Doğu’ya kadar
ulaşmış, ulaşmakla da kalmayıp ulaştığı ülke toplumlarını
etkisi altına almıştır. Bu toplumlar uzaktan gelen bir yabancıyı
sanki aileden biriymişçesine kabullenmişler ve hatta onsuz
yaşayamaz hale gelmişlerdir. Film içerisinde de program medya yani
televizyon yardımıyla tüm evlere ulaşmış ve aslında bir
yabancı olmasına rağmen artık kültürün bir parçası olarak
adeta yerelleşmiştir. Yani kısaca küreselleşme ve medya yoluyla
eskiden yabancı olanlar kültüre karışmaya ve yerelleşmeye
başlamış. Bu şekilde de varolan kültür hızlı bir değişime
maaruz kalmıştır. Ancak buradaki temel nokta şudur; Doğu
kültürünün Batı etkisiyle değişimi ve dönüşümü, Batı
kültürünün Doğu etkisiyle değişimi ve dönüşümünden kat be
kat daha fazladır. Çoğunlukla Batı’dan Doğu’ya doğru bir
akış, bir empoze etme daha belirgindir. Yani sonuç olarak filmde
medyanın iki temel işlevi vardır. Birincisi, umut tacirliği
yaparak insanları gerçek hayatın zorluklarından ve sorunlarından
uzaklaştırarak, hatta uyutarak onları çoğunluk için hiçbir
zaman gerçekleşmeyecek tatlı bir hayale daldırmaktır. İkinci
işlevi ise kiltüreldir. Medya televizyon gibi iletişim araçlarını
ve “Kim Milyoner Olmak İster?” gibi ürünlerini kullanarak
Batı’nın kültürünü Doğu diye genelleyebileceğimiz ülkelere
aktarır ve aktarmakla da kalmaz bu kültür sanki hep onlarınmış
hissini oluşturur. Yani medya kültürü değiştirir. Doğunun
kültürünü, Batı ile birleştirir ve zamanla o kültür içinde
eritir. Yani son bir genel bakış sergileyecek olursak; Milyoner
Sokak Köpeği bana göre Batılı bir gözle çekilmiş, bir aşk ve
yaşam hikayesi anlattığı halde aslında alt metinde çok daha
farklı mesajlar içeren Batılı anlamda başarılı ancak Doğulu
bakış açısıyla başarısız bir filmdir.
145314089
Volkan ÇELİK
Yorumlar
Yorum Gönder