"Woyzeck"de
Kadının Erkeğe, Erkeğin Kadına Bakışı
Georg BÜCHNER, "Woyzeck"
tiyatro eserinde sınıf farklılıklarını ele almıştır. Eserde
daha çok bu farklılıktan doğan sınıf atlama isteği üzerinde
durulmuştur. Alt sınıfta ki kadınların cinselliği kullanarak
sosyal güdülerini tatmin etmek ve sınıf atlayabilmek için üst
sınıftan erkeklerle birlikte olmalarıyla okuyucuya sunulmuştur.
Bunun gerçekleşmesi için de en uygun sınıf asker sınıfı
olarak gösterilmiştir. Marie ve Bando Çavuşu'nun arasında ki
ilişki gibi. Ayrıca toplumda kadının erkeğe, erkeğin de kadına
olan bakışı da gösterilmiştir. Karşılaştırma yöntemi ve
simgeler kullanılarak anlatım kuvvetlendirilmiştir.
Eserde halk yani alt sınıf,
üst sınıf tarafından ezilmiş ve de ezilmişliğini kabullenmiş
bir şekilde tasfir edilmiştir. Askerler ve din adamları bir
birliktelik içinde halkı yani alt sınıfı sürekli bir sömürme
ve sindirme politikası içine girmişlerdir. Böyle bir ortamda
kadınlar erkeği sığınılacak bir çatı ve isteklerini
gerçekleştirecek bir araç olarak görürler ve bu yönde
kullanırlar. Bunun için de cinsellikleri anahtardır. Eserde bu
anahtarı kullanan iki kişiden bahsedilir. Marie ve Margret. Marie,
cinselliğini sınıf atlama isteğini gerçekleştirebilmek için
kullanır. Bunu üstünde kullandığı araçsa Bando Çavuşu'dur.
Marie Bando Çavuşu'yla toplum kurallarına aykırı olan bir
ilişkiye girer ve dışlanır. Bir diğer taraftan Marie'nin eserin
bir diğer ana karekteri olan Woyzeck'le de bir ilişkisi vardır. Bu
ilişki de korumaya karşılık cinsellik döngüsünde
ilerlemektedir. Ancak Woyzeck'in görevini yerine getirememesi bu
ilişkiyi sekteye uğratmış ve Marie'nin Bando Çavuşu'yla olan
ilişkisine zemin hazırlamıştır. Marie dindar bir kadındır ve
yaşadığı bu ikili ilişkiden pişmanlık duymaktadır ancak
yinede sosyal güdüleri ağır basar ve Bando Çavuşu'yla olan
aykırı ilişkisine devam eder. Marie'nin hayatına giren bütün
erkekler (babası, Woyzeck, Bando Çavuşu) ona cinsel bir obje
olarak bakmıştır ve bu algı zamanla onun bilinç altına da
yerleşmiştir. Öyle ki kendini üst sınıf kadınlarıyla
karşılaştırırken de tamamen fiziksel görünüşten bahseder:
MARIE ... Mutlak altından
bunlar! Dansa gittiğimde nasıl duracak acaba? Bizim gibilerin
yalnız bir köşeciği olur şu yeryüzünde, bir de kırık ayna
parçası. Ama yine de, boylarınca aynaları olan, ellerini
yakışıklı beylere öptüren kibar hanımlarınkinden daha kırmızı
dudaklarım. Yalnızca yoksul bir dişiyim ben! ... (Büchner, 40)
Marie'nin konuşmasından
cinsel bir obje olmayı ne kadar kabul etmiş bir durumda olduğunu
görüyoruz. Dudaklarının daha kırmızı olmasının üst sınıf
kadınlarla denk olabilmesi için yeterli olduğunu düşünüyor ve
karşılaştırmayı da buna göre yapıyor. Kırık ayna ve boy
aynası da alt sınıf ve üst sınıf kavramlarını simgelemektedir
ve Marie'nin yaptığı karşılaştırmanın ölçüsünü belirler.
Bir diğer yandan dansa gittiğinde küpelerinin nasıl duracağını
merak etmesi de kendi sınıfında ki kadınlara üstünlük kurma
arzusundan kaynaklanır ve bize aynı sınıfa mensup kadınların da
birbirine üstünlük kurma çabası içinde olduğunu gösterir.
Marie'nin erkeklerle olan ilişkisinin cinselliğe dayanmasının
temelinde babasıyla yaşadığı ensest ilişkinin de payı vardır.
Bu ilişkiyi de Marie, Woyzeck'le yaptığı konuşmada ortaya
çıkarıyor:
MARIE Hadi dokun bana,
Franz! Elin değeceğine elime, göğsüme bıçak saplansın daha
iyi. Daha on yaşımdaydım, şöyle bir baktım mı, babam bile
dokunmaya korkardı bana. (Büchner, 44)
Marie karakterine genel olarak
bakacak olursak onun hayatına giren tüm erkekler tarafından cinsel
bir obje olarak kullanıldığını görürüz. Fakat Marie devam
eden bu durumu bir süre sonra kendi istek ve çıkarları
doğrultusunda kullanmayı bilmiş ve üst sınıfa mensup olan Bando
Çavuşu'nu elde etmiştir. Bu da bize o dönem kadınının
erkekleri sosyal güdülerini tatmin edecek bir araç olarak
kullandığı gerçeğine ulaştırır. Marie'yi bir tarafa bırakıp
diğer bir karakter olan Margret'a bakacak olursak eğer o da tıpkı
Marie gibi kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Yahudi'yle
temeli cinselliğe dayanan bir ilişki yaşamaktadır. Fakat kendi
yaptığını doğal karşılarken Marie'nin davranışlarını
ahlaksızlık olarak değerlendiriyor çünkü ona (topluma) göre
Marie'nin yaptığı şey toplum düzenine aykırı bir davranış.
Margret'ın tutumundan da ezen ve ezilenin sadece alt-üst arasında
değil sınıfların kendi içinde de olduğunu görüyoruz. Bu
tutumunu da Marie'yle olan konuşmasında yansıtıyor:
MARIE Askerler, güzel
delikanlılar...
MARGRET Baksana gözlerin
parlıyor hala...
MARIE Ne sandın! Sen götür
de kendi gözlerini Yahudiye temizlettir, belki o zaman parlarlar da,
iki kuruşa satarsın.
MARGRET Ne, sen? Sen? Şuna
da bakın, kızoğlankız, altı aylık gebe! Ben onurlu bir insanım,
ama sen, herkes biliyor bunu, yedi çift deri pantolonu deler geçer
senin bakışların! (Büchner, 32-33)
Konuşmasından da anlaşıldığı
gibi Margret, Marie'yle aslında aynı durumda olmasına rağmen
toplum yapısı nedeniyle onun yaptığı şeyi ahlaksızlık olarak
değerlendiriyor ve onu dışlıyor çünkü Marie'nin çocuğu
kilise tarafından kutsanmamış. Kiliseyse dini temsil eder ve din
toplum kurallarını oluşturan ana unsurdur.
Kadınların bakış açısı
daha çok sosyal güdülerle alakalıyken erkek içinse bu durum
tamamen fizikseldir. Eserde ki bazı erkek karakterler kadını
değerlendirirken fiziksel özelliklerini göz önünde bulundurur.
Onlar için esas olan kadın, alınıp satılabilen bir maldan
farksızdır. Assubay ve Bando Çavuşu'nu ele alacak olursak, ki
bunlar asker sınıfını temsil eder ve eserde kişilikleri şiddet
ve cinsellik üzerine kuruludur. Bu iki karakter Marie hakkında ki
konuşmaları üzerinden incelenebilir:
BANDO ÇAVUŞU Dur, bak!
Gördün mü? Ne dişi be!
ASSUBAY Vay anasını! Tam
küçük süvari subayları çıkartmak için!
BANDO ÇAVUŞU Bir de bando
çavuşları!
ASSUBAY Nasıl da dik tutuyor başını! Saçları kapkara,
ağırlığından beli bükülecek sanki. Ya gözleri!-
BANDO ÇAVUŞU Bir kuyudan,
bir bacadan içeri bakarmış gibi. Hadi, arkalarından!- (Büchner,
35)
Assubay ve Bando Çavuşu'nun
Marie'ye bakışları tamamen fiziksel güzelliği üzerine ve
istekleriyse sadece onunla yaşayabilecekleri cinsel ilişki üzerine
kuruludur. Onların gözünde Marie bir insandan çok cinsellik
arzularını giderebilecekleri bir araç konumundadır. Bu düşünceyle
de devam eden süreçte Bando Çavuşu arada ki sınıf farkını ve
düzeni bozacak bir davranış içine girmeyi umursamadan Marie'yle
bir ilişkiye başlar. Bir diğer taraftan kadına cinsellik
nazarıyla bakmayan bir gurup da var. Doktor ve Yüzbaşı. Eserde bu
iki karakterin kadına bakışı Marie üzerinden eleştirilir. Üst
sınıfı temsil ettikleri için toplum düzenini kendi çıkarları
doğrultusunda korumakla görevlidirler ya da onların açısından
durum böyle görünür ve onlara göre Marie düzen bozucudur.
Erkeğin kadına bakışında esas incelememiz gereken karakterse
Woyzeck'tir. Woyzeck, Marie'yi Bando Çavuşu'yla olan ilişkisinden
önce ve sonra olarak iki farklı şekilde değerlendirmektedir.
Bando Çavuşu'yla olan ilişkisinden önce Marie'yi bir anne olarak
görüyor ve o ve çocuğu için çalışıp kazandığı bütün
parayı da onlara getiriyor. Buradan da Woyzeck'in eşine sadık biri
olduğu çıkarımını yapabiliriz. İlişkide cinselliğin ağır
basmamasında ki bir diğer etkense Doktor karakterinin Woyzeck
üzerinde uyguladığı deneylerdir. Üç ay boyunca sadece bezelye
yemek Woyzeck'in sağlığını bir çok yönden bozmuştur ve buna
cinsellikte dahildir. Bando Çavuşu'yla olan ilişkisinden sonraki
duruma bakacak olursak eğer Woyzeck'in kadına cinsellik nazarında
olan bakışının daha belirgin olduğu anlaşılır. Marie'yle ya
da onun hakkında konuşurken daha çok fiziksel özellikleri
üzerinde durur. Marie'yi öldürmek için göl kıyısına götürdüğü
zaman seçtiği kelimelerle Marie'ye karşı olan cinsel istekleri
göz önüne getirilir:
WOYZECK ... Ne sıcak
dudakların var! ... Ama yine de dünyaları verirdim o dudakları
bir daha öpmek için. ... (Büchner, 55)
Woyzeck'in Marie'ye karşı
olan iki durumu da genel ölçüde değerlendirirsek ona karşı
içinde bir aşk olduğunu düşünebiliriz ancak Marie'yi
öldürdükten sonra Meyhane sahnesinde Kathe denen bir kadınla
yaklaşmaya çalışması onunda -her ne kadar ilk başta Marie'yi
bir anne olarak görüp saygı göstersede- Bando Çavuşu ve
Assubaydan genel anlamda bir farkının olmadığını ve kadına
birincil olarak cinsel bir obje gözüyle baktığını gösterir
çünkü daha kısa bir zaman önce birlikte olduğu kadını
öldürmüş olmasına rağmen onun yerinin hemen doldurulabilir bir
şey olduğu düşüncesiyle hareket eder.
Georg BÜCHNER, "Woyzeck"
tiyatro eserinde sınıf farklılıklarını ve bu farklılıklardan
doğan sınıf atlama isteğini ve kadının erkeğe, erkeğin kadına
bakışını ele almıştır. Eserde ana karekterlerden biri olan
Marie sınıf atlama isteğini gerçekleştirebilmek için üst
sınıftan biri olan Bando Çavuşu'yla birlikte olur, Bando
Çavuşu'ysa cinsellik isteğini karşılamak için Marie'yle
birliktedir. Bu hem sınıf atlama isteği hem de kadın-erkek
ilişkilerini en iyi şekilde anlatan bir durumdur. Marie de Bando
Çavuşu da karşıdakini hedefine ve isteğine ulaşmada bir araç
olarak görüyor ve bu yönde hareket ediyorlar. Marie için Bando
Çavuşu üst sınıfa açılan bir kapıdır ve bu kapının
anahtarıysa Marie'nin dişiliğidir. Bando Çavuşu'ysa tamamen
Freud'un teorilerini yansıtır. Onun için hayat şiddet ve
cinsellikten ibarettir. Georg BÜCHNER, bu eserle birlikte genel
olarak sınıflı yapının toplumda ortaya çıkardığı sorunları
ve kadın-erkek arasında ki ilişkiyi ele alıyor ve eleştiriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder