Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi!
Birçokları
için hiçbir şey, bazıları için ise her şey olan bir yer. Bir
okul, bir yuva, bir sığınak. Hayatının en önemli zamanı ya da
belki sadece dört yıllık bir kayıp ama yinede bir şey. Bazen
hocalarıyla, bazen yemyeşil ağaçlarının kapladığı
bahçesiyle, liseden bozma ana binasıyla, Salim Abi’de içilen
çayıyla, Koray Abi’nin pizzalarıyla ama en çok
arkadaşlıklarıyla bir değerdir Marmara İletişim ve elbette
Nişantaşı Kampüsü. Bizi yedi yabancı olarak geldiğimiz bu
okuldan koca bir aile olarak yolcu eden, kırık dökükte olsa bizim
olan okulumuz. Şimdi bu yaşlı, yorgun yuva 2018 mezunlarını
vahşi hayatın kollarına bir ana şefkati ile uğurlarken kendisi
de bambaşka bir dönüşümün eşiğinde. Biz ona veda ederken,
Marmara İletişim de Nişantaşı’na veda ediyor. Yıllardır
adeta bir okul efsanesine dönüşen taşınma konusu bu yıl
itibariyle efsane değil gerçek oluyor. Şimdilik birçok
belirsizlik var. Örneğin fakülte nereye taşınacak gibi ama bir
şey kesin, Nişantaşı Kampüsü’nün sonu geldi.
Bu
yazıya da bir çifte veda yaşandığı için, hem öğrenciliğime
hem de okuluma veda edebilmek için başladım. Benim dönemim,
kısaca biz mezun oluyoruz. Kendi adıma 17 yıllık eğitim
hayatımın an itibariyle sonuna gelmiş bulunuyorum. İlkokula ilk
başladığım gün, hayatımda o kadar çok çocuğu bir arada ilk
defa gördüğüm gün şu soruyu sormuştum kendime, 8 yaşındaki
çocuk aklımla, “Nasıl bitecek bu? Nasıl ve ne zaman” diye.
Daha yolun en başında gözüm o kadar korkmuştu, çaresiz bir
korkuya kapılmıştım. Sanırım o zaman birisi bana okul bitince,
öğrenim hayatın bitince nasıl hissedeceksin diye sorsa; cevabım
tek kelime olurdu, mutlu! Ancak geçen 17 yılın ardından
hissettiğim en güçlü duygu hüzün. Kesinlikle hüzün!
Biraz
nostalji yapıp içimi dökmek istiyorum bu yazıda. Sonuçta klavye
benim, blog benim. 2014 yılı! O malum üniversite giriş sınavı
stresini yaşadım ve atlattım. Peşi sıra üniversite tercihlerimi
yaptım ve soluğu memleketimde, yani Sivas’ta aldım. Her zamanki
gibi sıcak bir yaz gününde tarlada ot yüklerken, güneşin en
tepede olduğu anlarda, ben remorka yüklenen ot yığınının
tepesindeyken, babamın telefonu çaldı. Arayan teyzem. Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV ve Sinema bölümünü
kazanmışım, onu haber verdi bize. Tabi ailem bu haberi alınca
çılgınlar gibi sevinmediler ve hatta bana göre daha çok üzülüp
hayal kırıklığı yaşadılar. Yani sonuçta onların gözünde
bir avukat, mühendis, doktor ya da öğretmen gibi daha garanti bir
meslek sahibi olabileceğim bir okul kazanmamıştım. Ancak yinede
beni üzmemek için tebrik ettiler. Çevremden de benzer düşünceler
yükseldi ama en azından okul dört yıllıktı onların gözünde
ve eh bu da bir şeydi en azından. Sonuç olarak öyle ya da böyle
artık Marmara İletişim’in öğrencisiydim ve mutluydum. Bu
yeterliydi. İşte bu süreçten sonra Eylül geldi ve ben tekrar
İstanbul’a döndüm. Göztepe Kampüsü’nde kayıt işlemlerini
hallettim, yine bu kampüste dil sınavına girdim ve geçtim. Artık
birinci sınıfa başlamaya hazırdım yani.
Birinci
sınıfın güz dönemi başlamadan birkaç gün önce ilk gün yolu
bulmakta zorlanmamak için Nişantaşı’na kampüsümün yerini
görmeye gittim. Yolu çok iyi bilmediğim için kendimi bir anda
Maçka’da buldum. Daha sonra uzun uğraşlarla okulun yerini buldum
ama ne göreyim? Karşımda adeta bir lise binası duruyor ve hatta
mezun olduğum lise burdan daha fazla üniversiteye benziyor. Adeta
şok olmuştum, tamam daha önce uzun uzadıya okulun kampüsünü
araştırmamıştım ama yinede beklentim biraz daha yüksekti. O
kadar hayal kırıklığı yaşadımki kendimce büyük bir mücadele
ile geldiğim okuluma ilk gün adım atmadım.
Ve
İmran Demir ile başlayan ilk ders, aradan geçen dört yıl,
yaşanan mükemmel bir Erasmus deneyimi, hepsi birbirinden kıymetli
hocalar ve elbette her daim hep en çok değeri hak eden arkadaşlar.
Cebimde bir gün çok başarılı bir senarist olma hayaliyle
girdiğim bu okuldan geçen Cuma, Ali Murat Kırık’ın Radyo TV
Haberciliği sınavını vererek ayrıldım, ceplerim yine dolu hatta
çok daha dolu. Senaristlik hayalim hala cebimde ama çok daha
fazlasıyla birlikte. Anılarla, daha farklı ve alternatifli gelecek
planlarıyla, koca bir aile ve elbette aşkla!
Evet
aşk! Bu okul bana, dostlar verdi, yeni fikirler verdi, bir yuva ve
bir aile verdi, anılar verdi ve vermeye de devam edecek biliyorum.
Ancak çok daha kıymetlisi bana aşkı verdi; şiirler yazdıran,
yazmayı sevdiren bir aşk. Aşk olan o kadının kendisini
tanıyabilme şansını verdi. Gerçi o durumlar biraz karışık,
tek taraflı bir aşk benimkisi. En azından şimdilik ama ben
elimden geleni kendimce yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Ne
demişler, “Ya severse!”
Neyse
çok uzatmadan ve konudan uzaklaşmadan toparlıyorum. Bu yazıyı
yazmaktaki amacım eksikleriyle, fazlalarıyla; doğrularıyla,
yanlışlarıyla; tüm yaşananları, yaşanamayanları ve biriken
anılarıyla kendimce çok sevdiğim okuluma bir veda etme çabasıydı.
Veda çünkü sadece biz gitmiyoruz okuldan, bizimle birlikte okulun
ruhu da gidiyor. Tamam Marmara İletişim başka bir kampüste, başka
binalarda yaşamaya devam edecek ancak o artık bizim okulumuz,
yuvamız olmayacak. Nişantaşı’ndan ayrılırken ruhundan çok
şeyler yitirecek. Belkide şöyle diyebiliriz; bu bir taziye yazısı.
Başımız sağolsun arkadaşlar, okulumuz öldü!
Yinede
bana kattığın her şey için, adına hayat denilen bu uzun
patikada yolumu aydınlatan bir meşalede sen yaktığın için çok
teşekkür ederim. Ne seni, ne sınıflarını, ne o yemyeşil
bahçeni, ne hayran olduğum hocalarımı, ne de hayatımda hepsi
ayrı bir hazine olan ve onlara sahip olmamı sağladığın, vesile
olduğun arkadaşlarımı hiçbir zaman unutmayacağım. Arkadaşlarım
yanımda, sen ise anılarımda ve fotoğraflarda yaşamaya devam
edeceksin. Sen ölürken, senden doğan yeni Marmara İletişim’de
yepyeni hayatlar, yepyeni maceralara atılacak ve bir gün başka bir
kampüste, bambaşka bir sınıfta cebinde hayalleri olan başka bir
çocuk arkadaşına şu soruyu soracak, “Sen hala Umut’u
izlemedin mi?
Güle
güle Nişantaşı Kampüsü’nde yaşayan ve orada ölen Marmara
İletişim. Bize bir hayat ve bir yol verdin, teşekkür ederim.
Sakın merak etme bu hayatı tadını çıkara çıkara son anına
kadar yaşamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Sen
sadece huzurla uyu. 2018 mezunları kaçar...
Kazan
(03/06/2018)
Yorumlar
Yorum Gönder