SÜPERMEN’İN ÖLÜMÜ (THE DEATH OF SUPERMAN)
Takvimler 2013
yılını gösterirken Warner Bros. çok güzel bir işe imza attı.
Justice League The Flashpoint Paradox filmini gösterime
soktu ve böylelikle DCAU’yu yani DC Animated Universe’ü (DC
Animasyon Evreni) başlatmış oldu. Şimdi 2018 yılındayız ve
Death of Superman ile birlikte evrenin on birinci filmine
kavuştuk. Şimdiye kadar olan filmlerde Justice Leauge dışında
bariz bir Batman yoğunluğu göze çarpıyordu. Bundan önceki 10
filmin 5’i Justice League’in maceralarına yer verirken; 3’ü
Batman, 1’i Teen Titans ve 1’i de Suicide Squad solo hikayelerini
işlemişti. Ancak gördüğünüz gibi bu beş yıllık süreçte
DC’nin üç temel sütunundan biri olan Batman kendine ait üç
filme sahip olurken aynı durum Superman ya da Wonder Woman için
geçerli olmadı. Tabi bu yıl ile birlikte Superman de hak ettiği
solo filme sonunda kavuşmuş oldu ve söylentilere göre Death of
Superman hikayesinin devamı niteliğinde bir başka solo Superman
filmi izleyeceğiz.
Aslında Death of
Superman’i tam olarak bir solo film olarak adlandıramayız
çünkü bariz bir şekilde önemli bir süre alıyor diğer Juctice
League üyeleri de ancak tabiki başrol Superman ve hikaye onun
çevresinde şekilleniyor. Justice League filmlerinde olduğu gibi
rolün büyüğünü çalan bir Batman yok ve ön sıra tamamen
Superman’e ait. Onun hayatı, onun sorunları gibi durumları bu
filmde ilk defa net bir şekilde görüyoruz.
Şöyle kısa bir
paragraf açmak istiyorum. DCEU adı verilen sinema evreni, herkesin
malumu olduğu gibi şimdiye kadar 5 film çıkardı ve bir DC
hayranı olarak bunu açıkça söylemem gerek; Marvel, sinema evreni
konusunda DC’ye adeta, değim yerindeyse nal toplatıyor. Bunu DC
severler olarak kabul etmemiz lazım; DC sinema evreni şimdilik çok
başarılı değil ama iş animasyon filmlerine geldiğinde ise
durumlar değişiyor. DC, animasyon filmlerinde gerçekten iyi.
Sinema filmleri ve animasyonları karşılaştırmak çok da adil
olmaz ama Marvel’ın birleştirilmiş evrenini seviyorsanız ve DC
tarafında da böyle bir şey görmek istiyorsanız; DCAU’yu
izleyin. Sizi çok keyifli filmler bekliyor.
Filme geçmeden önce şöyle bir fragmana bakalım önce:
Şimdi Death of
Superman filmine dönelim. Film daha önce 2007 yapımı Superman
Doomsday ve 2016 yapımı Batman V Superman Dawn of Justice
filmlerinde de işlenen Superman’in ölümü konusunu işliyor ve
bence hikayenin anlatılışı olarak önceki seferlerden daha
başarılı. Filmle ilgili değinmek istediğim önemli noktalardan
birisi şu; görüyoruz ki Superman sonunda klasik aşkı Louis Lane
ile bu evrende de bir ilişkiye başlamış. Bu filme kadar geçen
zamanda Superman ve Wonder Woman arasında bir ilişki vardı ve
birden Wonder Woman’dan ayrılmış ve Louis ile ilişkiye başlamış
bir Superman/Clark Kent görmek biraz şaşırtıcıydı ve ayrıca
Wonder Woman ile olan ilişkinin bitişi hakkında sadece Superman ve
Diana arasında geçen bir dialog ile bizi bilgilendirmeleri bana
göre filmin aceleye gelen ve hikayenin zayıf kalan bir yönüydü.
Ancak bu hızlı geçişin klasik diyebileceğimiz Louis Lane’in
kollarında ölen Superman sahnesini elde etmek için yapıldığı
çok bariz bir gerçek. Ancak güzel işlenen bir diğer durum ise
Wonder Woman’ın bu ayrılığı henüz tam olarak kabullenememiş
olması. Bu paragrafı toparlayacak olursak; bu film aslında Louis
ve Clark’ın ilişkilerini sağlamlaştırma, ilerletme sürecini
işliyor ve Superman’in Doomsday ile olan kapışmasına kadar odak
nokta Louis-Clark ilişkisi.
Gelelim Doomsday’e.
Doomsday, tek güdüsü yok etmek olan ve güç olarak Superman ile
kapışabilecek muazzam bir yaratık ve benim teorime göre bu filmde
dünyaya gönderilmesinin sebebi Darkseid. Bilmeyenler için
hatırlatayım 2014 yılında çıkan Justice League War
filminde Darkseid dünyaya saldırmıştı ve böylelikle Justice
League’in ilk defa biraraya gelmesine sebep olmuştu ve sonuç
olarak Justice League Darkseid’ı yenilgiye uğratmıştı.
Darkseid, bu filmde Doomsday’i dünyaya yollayıp Justice League’i
yıpratmasını ve hatta yok etmesini sağlayarak yarım kalan istila
girişimini tamamlamak hedefinde olabilir ve eğer hedefi buysa
Superman’in ölümü ile bu amacına büyük ölçüde ulaşmış
görünüyor. Bana göre ilerleyen filmlerde Darkseid’i tekrar
görmemiz çok çok daha güçlü bir ihtimal artık.
Superman’den
bahsedip de Lex Luthor’u yani en büyük düşmanını unutmanın
imkanı var mı? Elbette yok. Peki Lex bu filmde neler yapıyordu?
Her zaman olduğu gibi Superman’i yok etme planlarına tam gaz
devam ediyordu elbette. Bu amaçla uzaylı DNA’larını
toplattığını ve üzerlerinde deneyler yaptırdığını öğrendik.
Böyle bir çalışma içindeyken Lex’in Doomsday’in peşine
düşmemesi gibi bir şey düşünülebilir mi? Ancak başarılı
olamadı ve neredeyse bu uğurda canından oluyordu ancak Superman
tarafından kurtarıldı. Tabi bu durum onu daha da çileden çıkardı.
Lex, Superman’den nefret ediyor çünkü onun süper güçlerini
kıskanıyor ya da şöyle diyelim bir insanın ondan daha iyi
olduğunu, onu alt edebileceğini kanıtlamak istiyor. Tüm
hareketlerinin temelinde bu hırs var. Bakalım ilerleyen süreçlerde
Lex o müthiş zekasını kullanarak daha ne kötülükler yapacak ya
da belki tam tersini. Bekleyip göreceğiz.
Şimdi değinmek
istediğim bir diğer konu after credit sahneleri. Film bittikten
sonra birkaç sahne daha seyrettik ki bu artık süper kahraman
filmlerinde bir moda oldu diyebiliriz. Şimdi ilk olarak Superboy ile
başlamak istiyorum. Aslında onu ilk olarak film içinde Lex’in
deney laboratuvarında gördük ama çok üstünde durulan bir sahne
değildi. Sonra ise aynı laboratuvarı dağılmış bir halde
gördük. Superboy ise tutulduğu kafesten kurtulmuş ve mekanı terk
ediyordu. Şimdi Superboy’un evrene dahil olması bende direkt şu
algıyı oluşturdu; yakın bir zamanda Young Justice görme
ihtimalimiz hızla artıyor mu? Bekleyip göreceğiz. Ha bu arada
kısaca değineyim; Superboy, Superman’in DNA’sı ile üretilmiş
bir klon ve onun kadar güçlü olmasa da benzer güçlere sahip.
Bakalım bizi nasıl bir Superboy hikayesi bekliyor.
Bu paragrafa şöyle
başlamak istiyorum; şimdiye kadar evrende bir Batman altyapısı
oluşturuldu ve güzel bir Bat Family bize sunuldu, henüz
tamamlanmış olmasa da. Ancak Superman için aynı şey yapıldı
diyemiyorduk. İşte tam bu noktada Death of Superman çıktı
geldi. Filmin sonundaki bir diğer sahnede sonunda kutup bölgesinde
Superman’in mabedi olan Yalnızlık Kalesi’nin yükseldiğini
gördük ve onun dışında Superboy ortaya çıktı ve bir de yeni
bir Superman kötüsü oluştuğuna şahit olduk. Cyborg Superman’dan
bahsediyorum. Öncelikle Yalnızlık Kalesi, içinde Kripton
teknolojisi barındıran bir kale ve Superman için Batman’in
Yarasa Mağarası ile aynı işlevi görüyor. Cyborg Superman ise
aslında filmin ortalarında Doomsday’in ilk yok ettiği uzay
üstünde karşımıza Hank Henshaw isimli bir astronot olarak çıktı
ve çok büyük bir Superman hayranıydı ve saldırıya uğrayıp
eşi, arkadaşları gözünün önünde ölürken Superman’in
onları kurtaracağına son ana kadar inandı. İşte bu durum onun
Superman’e düşman olmasına temel oluşturacak. Onu karısının
ölümünün sorumlusu olarak görecek ve onu yok etmeye çalışacak.
Yani bu benim fikrim. Bakalım ilerleyen filmler bize ne gösterecek
ve DCAU nasıl ilerleyecek, neler olacak.
Son olarak şu
konuya değinip bitirmek istiyorum; biliyorum çok uzattım ama
kusura bakmayın artık. Soruyorum, nerede bu Shazam? Şimdi daha
önce de bahsettiğim gibi Justice League War filmiyle
birlikte birlik ilk defa bir araya geldi ve Shazam da 7 kurucu üyeden
birisiydi ama filmler ilerledikçe o önemli konumunu kaybetti. Ekibe
Martian Manhunter, Hawkman, Zatana gibi farklı üyeler katılıp
ekip gitgide büyürken Shazam adeta ortadan kayboldu. Umarım en
kısa zamanda Warner Bros. bir solo Shazam filmiyle ona evrende hak
ettiği değeri geri verir. Farkındayım yakında DCEU içinde bir
solo Shazam filmi gelecek ama benim için animasyon evreninde onu
görmek çok daha önemli. Umarım çok beklemek zorunda kalmam.
Saygılarımla...
Kazan (17/07/2018)
Yorumlar
Yorum Gönder