İlk Sinema Deneyimim
Gerçek manada
sinema deneyimi olarak sayabileceğim ilk film “Nefes: Vatan
Sağolsun” adlı yerli filmdi. Film 90’lı yıllarda terörün en
yoğun ve en şiddetli olduğu dönemde, bir sınır karakolundaki
askerlerin yaşamlarını ve psikolojilerini konu olarak işliyordu.
Filmde bir yandan bize karakoldaki askerlerle terör örgütü
arasında tırmanan gerilim yansıtılırken, diğer yandan da
askerlerin korkuları, dertleri, hayalleri anlatılmaya
çalışılıyordu. Filmin bize aslında ne vermeye çalıştığı
konusunda kafa patlatmayacağım. Sonuçta bu yazının amacı filmi
analiz etmek değil; kendi ilk sinema deneyimimi paylaşmak.
Film 2009 yılında
vizyona girmişti ve ben o yıl 15 yaşındaydım. Bu filmi ilk
gerçek sinema deneyimim olarak sayıyorum çünkü ilk defa bir
filmi bilet alarak bir salonda ve büyük bir perdeye yansıtılmış
olarak izlemiştim. Bana kalsa belki başka bir filme gitmeyi
seçebilirdim ama evimden, memleketimden, yani Sivas’tan yeni
ayrılmıştım ve Kocaeli’de hiçbir yeri bilmediğimden okulda
tanıştığım çocuklarla birlikte hareket etmek doğru gelmişti
ve onlar, sinemaya gitmek ve bu filmi izlemek isteyince ben de kabul
ettim. Sonuçta önemli olan hangi filmi izlediğim değildi, önemli
olan ilk defa gerçek anlamda bir sinema deneyimi yaşamaktı.
Sinema solonu İzmit
merkezde, Belsa Plaza adı verilen bir çarşının içindeydi.
Aslında benim okulum ve yurdum Kartepe adı verilen bir diğer
ilçedeydi ama o ilçede sinema salonu olmadığından haftasonları
filme gitmek için minibüsle 35-40 dakika yol giderek Belsa Plaza’ya
varıyorduk. Plaza hatırladığım kadarıyla 3 ya da 4 katlıydı
ve günümüz alışveriş merkezleri gibi olmasa bile lokantalardan
kitapçılara, elektronikçilerden internet kafelere kadar ihtiyaç
duyabileceğimiz her şeyi içinde bulunduran bir alandı. En üst
katında da sinema salonları ve nargile kafeler vardı. Güzel bir
filmden sonra çıkıp hem bir şeyler içebileceğin hemde
arkadaşlarınla sohbet edebileceğin bir alan sunuyordu. Sinema
salonlarının içini çok net hatırlamıyorum ama AVM sinemaları
gibi çok büyük salonlar olmadıklarını, yürüyen merdivenden
çıktıktan sonra karşımıza çıkan camlı gişesini ve lisenin
ilk yılı her haftasonu orada film izlediğimi hatırlıyorum. Belsa
Plaza sineması için söyleyebileceğim son bir not; ilk defa
dublajlı değil de orijinal dilde altyazılı izlediğim film olan
“Tourist” filmini de yine bu sinemada izlemiştim.
İlk defa 15
yaşımda liseye yeni başlamışken bilet alarak film izledim ve ilk
deneyimim olarak bunu söyledim. Ancak elbette daha önce çokça
film izlemiştim. Bu film sadece benim ilk biletli filmim olduğu
için özel. Fakat gerçekten izlediğimi hatırladığım ilk film,
bir “Kara Murat” filmiydi. Tam adını hatırlamıyorum ama
Fatih’in İstanbul’u fethi ile başlıyordu. Bu filmi doğduğum
köydeki evimizde, tüplü televizyonda izlemiştim ve o zaman henüz
okula bile gitmiyordum. En net hatırladığım şey benden çok
yüksekte olan televizyon ekranına hayranlık içinde baktığımdı.
Sanki önümde yepyeni bir dünya açılmış gibi hissetmiştim.
İlk defa 15
yaşımda sinema salonuna gitmiş olsam bile, ki bunun sebebi
memleketimde bir sinema salonu olmayışıydı, aslında sinema
deneyimi diyebileceğimiz, perdeye yansıtılan filmi toplulukla
birlikte izleme deneyimini çok daha erken bir vakitte henüz 8
yaşında ve 2.sınıf öğrencisiyken Yatılı İlköğretim Bölge
Okulu yani YİBO’da öğrenmiştim. İlk dönemin başlarında bir
haftasonu, nöbetçi öğretmenimiz okulun yemekhanesine projeksiyon
cihazını kurmuş, masaları kaldırtmış, açılan boşluğa
tabureleri dizdirtmiş ve haftasonu yurtta kalan çocukları
yemekhaneye toplayarak bir film gösterimi yapmıştı. İzlediğimiz
film, “Monster Inc.” adlı animasyon filmiydi. Haftasonu
izlediğim bu ilk filmden sonra birçok haftasonunda, birçok
öğretmen bizim için film gösterimleri düzenledi. Böylelikle
arkadaşlarımla birlikte birçok farklı filmi izleme şansı
buldum.
Yıllar ilerledikçe
bazı şeyler değişti. Sınıflarımıza televizyon ve DVD oynatıcı
alındı ve yemekhane ya da kantin gibi alanlarda toplu film
gösterimleri yerine herkes kendi sınıfına çekildi. İşte tam bu
dönemlerde korsan filmciler ile yolum kesişti. Her haftasonu,
dershane çıkışında bir film kiralıyordum; o filmi kendi
sınıfımda arkadaşlarım ile izleyip diğer sınıflardan
isteyenlere de ödünç veriyordum ve bir sonraki haftasonunda yeni
bir filmle izlediğim filmi değiştiriyordum. Filmlerin bana
maliyeti, o dönemin parasıyla 1 ya da 1,5 milyon yani 1 ya da 1,5
TL gibi bir fiyattı aldığım CD başına. Bu şekilde de oldukça
fazla film izledim ve sinemaya olan ilgim, alakam giderek arttı.
Aksiyondan gerilime, komediden animasyona, birçok türde film CD’si
kiraladım ancak “Karaip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı”
adlı film bunlar arasında her zaman en özel olan oldu çünkü
kiraladığım ilk CD o filme aitti.
Şimdi, sonuç
olarak sinema deneyimimde 4 farklı dönem ve bu dönemleri başlatan
4 farklı film var diyebiliriz. İlk dönem, “Kara Murat” ile
başlayan televizyon kanalları üzerinden film izleme dönemi;
ikinci dönem, “Monster Inc.” ile başlayan projeksiyon
sistemiyle yurtta topluluk halinde sinema deneyimi; üçüncü dönem,
“Karaip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı” ile başlayan
korsan DVD’ler ve CD’ler dönemi; ve son olarak “Nefes: Vatan
Sağolsun” ile başlayan biletli seyircilik dönemi. Bakalım benim
için bir sonraki dönem ne şekilde adlandırılacak ve hangi film
ile başlayacak. Ne de olsa sinema sonsuz bir yolculuk...
Not: 2012 yılında
lise değiştirerek Kocaeli’den İstanbul’a geçince internet
erişimi olan bir yurtta kalmaya başladım ve internet üzerinden
düzenli ve kolayca film izleme deneyimini de böylelikle yaşamış
oldum. Hala internet üzerinden film izlemeye devam ediyorum elbette
ama sinema salonuna giderek film izleme sürecini sonlandıran bir
deneyim olmadığı için internetten film izlemeyi sinema
deneyimimdeki beşinci bir dönem olarak değerlendirmiyorum.
İnternetten film izlemek tüm bu yaşadığım dönemlerle parelel
bir şekilde ilerleyen bir yan yol, bir alternatif.
Yorumlar
Yorum Gönder