“İSTANBUL HATIRASI: KÖPRÜYÜ GEÇMEK”: AÇIKLAYICI BİR BELGESEL Mİ YOKSA FAZLASI MI?





Bu çalışmada Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” adlı belgesel filmi incelenecek ve açıklayıcı belgesel türüne dahil olup olmadığı değerlendirilecektir. Onun için öncelikle açıklayıcı belgesel nedir; onu kısaca açıklamak gerekir.

Açıklayıcı biçem, bir bakış açısı ya da sav öne süren ses ve metinlerle izleyiciye doğrudan seslenir. Bazı açıklayıcı filmler Tanrının-sesi anlatımını benimser (söz söyleyeni duyarız fakat görmeyiz),... Diğerleriyse otoritenin sesi anlatımını kullanır (söz söyleyeni hem duyarız hemde görürüz),...”1

Bill Nichols’ün “Belgesel Sinemaya Giriş” kitabından alınan tanımdan da anlaşılabileceği gibi eğer bir belgesel bir anlatıcı kullanıyorsa ve derdi bir şey anlatmak, bir şey hakkında bilgi vermekse o açıklayıcı bir belgeseldir. Bu türde önemli olan bilgilendirmektir. Bu amaç uğruna belgesel içerisinde bir anlatıcı bulunur ve düzenli olarak belgesel süresi boyunca işlenen konuyla alakalı bilgileri seyirciye anlatır. Seyirci ile direkt olarak konuşur, ona yani bize hitap eder.

Açıklayıcı belgeseller (Grierson, Flaherty ve diğerleri de içinde), kurmaca filmierin eğlendirme özelliğinden duyulan memnuniyetsizliğin bir sonucudur. Tanrının sesi yorum ve şiirsel perspektifle dünyaya ilişkin bilgi vermeye çalışılan yöntemde, dünyaya taptaze bir bakışla bakılmaktadır.”2

Açıklayıcı biçem, Bill Nichols’ün “Belgesel Sinemaya Giriş” adlı kitabında belirttiği türlerden yalnızca birisidir. Bu biçem dışında şiirsel, gözlemci, edimsel, katılımcı ve dönüşlü gibi başka biçemler de mevcuttur. Bir yönetmen seçtiği konuyu filme aktarırken bunlardan sadece birini de kullanabilir, birkaçını birlikte de kullanabilir. Birkaç tür birlikte kullanıldığında ortaya karma bir anlatım çıkar ancak elbettte içlerinde bir biçem mutlak olarak baskınlık gösterecektir.

Gelelim Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” adlı belgesel filmine. Bu film açıklayıcı bir belgesel midir yoksa içerisinde farklı biçemler de bulundurur mu? Bu değerlendirmeyi yapabilmek için öncelikle filmin konusu hakkında bilgi vermemiz gerekir.

Film, Alexander Hacke adlı Alman bir müzisyenin İstanbul’a gelip; İstanbul’u, İstanbul kültürünü, İstanbul’da yaşamı, Türkiye’yi, Türk kültürünü müzik ile anlatma çabasını konu edinir. Alexander Hacke filmin yönetmeni değildir. Yönetmen Fatih Akın’dır ve Hacke sadece otoritenin sesi konumundaki anlatıcıdır ancak aynı zamanda Hacke’nin katılımcı bir yönü de vardır. Kamera karşısında röportaj yapılan kişilerle etkileşim halinde olan kişidir Hacke. Onlarla birlikte müzik yaptığı bize gösterilir. Bu yönüyle katılımcılığın yanında edimsel bir tavır da sergilemiş olur Hacke ancak daha öncede belirttiğimiz gibi Hacke filmin yönetmeni değildir.

Film boyunca yönetmen Fatih Akın kamerasını Hacke’nin peşinden İstanbul’un her iki yakasına ve birbirinden çok farklı mekanlara taşır. Onların sesini, müziğini bize ulaştırır. Hiphop’tan Rock müziğe, Türk Sanat Müziği’nden Roman müziğine, Kürt müziğinden Arebesk’e kadar çok geniş bir yelpazeyi filmin hikayesine katar ve Türkiye’nin mozaik, zengin ve karmaşık yapısını sahip olduğu bu zengin müzik kültürü üzerinden yansıtmaya çalışır. Bunu yapabilmek için en az bilineninden en ünlüsüne, politik olanından efsanelerine kadar birçok müzisyene kamerasını çevirir ve onlarla röportaj yapar, onların müziğine kulak verir. Kendilerini müzikle ifade edişlerini kayda alır. Tüm bu süre boyunca Hacke kameranın önünde olan, görünen ve röportaj aralarında açıklamalar yapan anlatıcı konumunu sürdürür. Hacke katılımcı ve açıklayıcı olmak arasında bir çizgide dolaşmayı sürdürse bile yönetmen, Fatih Akın kesinlikle hiçbir şekilde röportaj yapılan kişilerle bir etkileşim içine girmez ve seyirciye varlığını sezdirmez.

Fatih Akın, film boyunca konusunda uzman müzisyenlerle hem müzik hemde İstanbul hakkında röportajlar yapar ve bilgi alır. Onların gözünden, onlar için İstanbul’un anlamını sorgular. Bu röportajlar filmin önemli bir süresini oluşturan kısımlar olur. Böylelikle anlatmak istediklerini bir anlatıcıya anlattırmak yerine o konunun uzmanlarının kendi ağzından seyirciye ulaştırır. Bilgiyi direkt olarak kaynağından seyirciye sunar. Röportajlar dışında belgeselin içinde Hacke’nin konuyla alakalı olarak Almanca yaptığı açıklama kısımları ve İstanbul’dan çeşitli görüntüler yer alır ama elbette filmde en çok müzik yer alır. Acı, özlem, aşk ve daha nice duygu bu zengin müzik kültürü ile anlatılır, ifade edilir. Fatih Akın’da film boyunca bu anlatımın izlerini kovalar. İzleri takip ettikçe Türk müziğinin farklı ve zengin yapısı, çeşitliliği daha da gün yüzüne çıkar.

Filmde konunun anlatılış şekline baktığımızda en temel olan Hacke’nin otoritenin sesi olarak anlatıcı konumunda yer alması bu filmin bir açıklayıcı belgesel olduğunu bize gösteriyor. Film boyunca sürekli olarak Hacke’yi seyirciye bilgi verirken görüyoruz ya da duyuyoruz. Hacke burada yönetmenin eli, dili ve elçisi konumuna yerleşmiş konumdadır. Yönetmenin kamerası ile anlattıklarına sesi ile destek verir.

Film aslında bir yanıyla katılımcı belgesele de benzer bir tutum sergiliyor ancak katılımcı belgeselin özelliklerine bakarsak;

...yönetmen kendini belli etmeden öznelerini gözlemlemek yerine, onlarla etkileşim içine girer... Bu biçem ‘Ben size onlardan bahsediyorum’ formülünü genellikle ‘Ben, onlarla bizim (ben ve sen) için konuşuyorum’a yakın bir hale getirir;...”3

Yine Bill Nichols’ün kitabından alınan katılımcı belgesel tanımı bize gösteriyorki; bir filmin katılımcı olabilmesi için filmi çeken yönetmenin çektiği kişilerle etkileşim halinde olması gerekir. Ancak izlediğimiz bu filmde her ne kadar Fatih Akın yönetmen olsada film boyunca soyutlanmış bir konumdadır ve varlığı hiçbir şekilde filme etki etmez. Katılımcı belgeselde yönetmenin üstlenmesi gereken insanlarla etkileşim rolünü Hacke üstlenir. Kamera açısı içinde olan kişi hep Hacke’dir. Fatih Akın hiçbir zaman görünmez ve insanlarla etkileşimde bulunmaz ancak arka planda her şeye hakim olan kişi yinede odur. Bu durum katılımcı belgeselin “Ben onlarla bizim için konuşuyorum” mantığına uyan bir yaklaşım değildir. Daha çok açıklayıcı belgeselin “Ben size onlardan bahsediyorum” yaklaşımına benzer. Her ne kadar Hacke insanlar ile etkileşim halinde olsa da filmin yönetmeni ve asıl anlatıcısı Fatih Akın’dır ve otoriteyi temsil eder. Hacke ise bu otoritenin sesidir, anlatıcısıdır. Hacke bu belgeselde bir elçi konumundadır. Fatih Akın’ın söylemek istediklerini bize söyleyen ses olur ama yinede bize bir şeyleri anlatan, gösteren göz Fatih Akın’ındır. Bu sebeple bu film bir açıklayıcı belgeseldir.

Ayrıca yer yer, çok fazla olmasa bile, “duvardaki sinek” anlayışıyla, gözlemci belgesel türüne girebilecek sokak ve İstanbul çekimleri de kullanılmıştır. Ancak sonuç olarak “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filmi içinde katılımcı ve gözlemci belgesel biçemlerine yakın çekimler barındırsada ağırlık olarak bilgi vermek amacında olduğu için ve bir kültürü, bir şehri, bir ülkeyi tanıttığı için açıklayıcı biçeme dahil edilecek olan bir filmdir.

Son söz olarak, Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filmi İstanbul’u tanıtıyor oluşuyla, İstanbul’un müzik kültürünü tanıtıyor oluşuyla bilgilendirici bir belgeseldir. Öncelikli amacı izleyiciyi işlediği konu hakkında bilgilendirmektir. Bir şeyler hissettirmek ya da bir şeyler hakkında tartışma oluşturmak değildir amacı. Amacı işlediği konuyla ilgili, yani İstanbul ve müzikle ilgili olarak seyirciyi bilgilendirmektir. Bunun için konunun uzmanı olan müzisyenler ile röportajlar yapar ve onlardan bilgi ve açıklama alır. Ayrıca otoritenin sesi konumundaki anlatıcı Alexander Hacke’de film boyunca anlatıcı görevini sürdürür ve röportaj aralarında açıklamalar yapar. “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filmi anlatıcı figürü kullanan ve amacı İstanbul’u müzik ile anlatmak, bilgi vermek olan bir açıklayıcı belgeseldir. Her ne kadar içinde yer yer gözlemci, katılımcı ve edimsel biçemlere ait kırıntılar bulundursa ve karma bir anlatım imareleri barındırsa bile açıklayıcı biçemin özellikleri film boyunca çok ağır basar ve bu yönüyle Fatih Akın’ın filmi açıklayıcı biçem kullanılarak hazırlanmış bir belgesel film olur. “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” açıklayıcı bir belgeseldir.

Kaynakça


  • Akın Fatih, İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek
  • Nichols Bill, Belgesel Sinemaya Giriş, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2017
  • Tağ Şermin, Belgesel Sinema ve Türleri, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2003
1Nichols Bill, Belgesel Sinemaya Giriş, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2017, s.184
2Tağ Şermin, Belgesel Sinema ve Türleri, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2003, s.59
3Nichols Bill, Belgesel Sinemaya Giriş, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2017, s.198

Yorumlar