VICTORIA: 2 Saatlik Bir Tek Plan



Victoria, Sebastian Schipper’in senaryosunu yazıp yönettiği 2015 yapımı bir Alman filmidir. Aynı zamanda bir aktör olan Schipper, Victoria dışında 4 film daha çekmiştir. Bu filmlerin sonuncusu 2019 tarihli “Roads” adlı projedir. Victoria filminin başrollerini ise Laia Costa ve Frederick Lau paylaşmaktadır. 34 yaşındaki Costa filmin asıl önemli karakteri olan Victoria’ya hayat vermektedir. Costa’nın yer aldığı diğer projeler arasında “Yenilik Tutkusu/Newness”, “Piercing” ve “Only You” gibi filmler sayılabilir. Filmin erkek başrolü Frederick Lau ise filmde canlandırdığı “Sonne” karakteri gibi bir Berlinli’dir. Lau’nun filmografisinde ise “Der Hauptmann”, “Simpel” ve “Kanun” gibi filmler ve daha birçok başka proje yer almaktadır.

Filmin hikayesine olabildiğince kısa bir şekilde değinecek olursak; hikaye Berlin’de bir gece kulübünde eğlenen Victoria ile başlar. Victoria, Almanya’ya birkaç ay önce gelmiş olan bir İspanyol’dur. Gece kulübünde tek başına vakit geçiren Victoria, sabah işe gideceği için çok geçmeden mekandan ayrılır. Mekanın çıkışında ise Sonne ve diğer üç arkadaşı ile karşılaşır. Israrcı bir tip olan Sonne, Victoria’yı kendileri ile birlikte vakit geçirmeye ikna eder. Ekibin kalan üyeleri ile de hızlıca kaynaşan Victoria, Sonne ve diğerleri ile birlikte, gecenin karanlığında Berlin sokaklarında dolaşmaya başlar. Tanıştıkları ilk andan itibaren Sonne ve Victoria arasında bir çekim olduğu belli olur. Sonne ve Victoria’nın birlikte yaptıkları ilk etkinlik ise bir marketten bira çalmaktır. Çıktıkları bir binanın çatısından biralar içilip sohbetler edildikten sonra Sonne Victoria’yı işyerine bırakır ve burada daha da yakınlaşırlar. Victoria Sonne için piyano çalar. Sonrasında ise Boxer, Blinker ve Fush yani Sonne’nin arkadaşları Victoria’nın iş yeri olan kafeye Sonne’yi almaya gelirler. Bu ekip Victoria’dan ayrıldıktan sonra mafya için bir banka soymaya gidecektir ve bu işi yapmak için dört kişi olmaları gerekmektedir ancak alkolü fazlasıyla kaçıran Fush sızar ve eleman eksiği oluşur. Mafya ile yapılan anlaşmaya göre dört kişi olmaları gerekmektedir ve böylece Boxer Victoria’nın da onlarla birlikte gelmesini ister ve Victoria bunu kabul eder. Victoria ekibin sürücüsü olacaktır. Mafyaya giderler, bankanın bilgilerini alırlar ve gidip hızlıca bankayı soyarlar. Sonrasında ise ilk tanıştıkları kulübe dönerek eğlenmeye başlarlar. Kulüpte eğlencenin dozunu kaçırdıkları için dışarı atılırlar. Dışarı çıktıktan sonra arabada bıraktıkları Fush’u kontrol etmeye giderler ancak arabaya ulaştıklarında polisin orada olduğunu görürler. Onları fark eden polis peşlerine düşer ve çatışma başlar. Blinker ve Boxer vurulurlar. Biri olay yerinde, diğeri ise hastanede ölür. Sonne ve Victoria kaçmayı başarırlar ve para ile birlikte bir otele giderler ancak Sonne de vurulmuştur ve o da otel odasında ölür. Victoria bunun şoku ile bir süre ağlar ancak sonrasında kendini toparlar ve soygun parasını alarak otelden uzaklaşır. Victoria caddede tek başına yürüyerek uzaklaşırken film biter.

Filmle alakalı olarak söylenebilecek en temel şey gerçeğe yaklaşmayı amaçlayan bir çekim tekniği kullanılmış olduğudur. Film boyunca hareketli kamera kullanılarak seyirciyi adeta altıncı bir üye olarak konumlandırıp filmde yer alan oyuncularla birlikte her anı yaşaması sağlanmıştır. Film uzun plan ve derin odak kullanımıyla tek bir kesintisiz sahneye dönüşür. Sıfır kesinti ile tüm süreç yansıtılır. Kamera adeta ilk açılışta Victoria’nın dansından en son yine caddede Victoria’nın yürüyerek uzaklaşmasına kadar koca bir tek çekim yapmıştır.

Hikayenin derin odak ve uzun plan kullanılarak kesme yapmadan anlatılması bana göre filmin temposunu düşüren bir etken. Karakterlerin diyalogları sırasında bir karakterden ötekine kesmeler ile değil, kamera hareketleri ile geçilmiş sürekli olarak ve bu anlatımın hızını düşüren bir unsur. Aynı senaryo, klasik anlatı teknikleri ve dikişsiz kurgu kullanılarak daha tempo yüklü bir filme dönüştürülebilirdi. Kendi adıma filmin hikayesi beni bu anlatım tekniği ile çok fazla çekmedi, yer yer filmin süresini kontrol edip bu çile ne zaman bitecek diye düşündüğüm bile oldu. Ancak izlemeye devam etmemi sağlayan ise yine bu bahsettiğim anlatım biçimi oldu. Kısacası filmi anlattığı şey için değil, anlatış şekli yüzünden izledim ve bu anlatımı beğendim. Ancak tekrar edersek; film eğer dikişsiz kurgu ile tamamlanmış olsaydı bu senaryo çok daha tempo yüklü ve hızlı akan, seyirciyi içine çeken bir filme dönüşebilirdi.

Değineceğim bir diğer nokta Victoria karakterinin kendisi. Victoria, bize en başından itibaren yalnız biri olarak yansıtılır. Yabancı bir ülkede, yabancı bir şehirde, dilini bilmediği insanların arasında yalnız bir kadın. Bu yalnızlığı, onu kolaylıkla hiç tanımadığı insanlarla hemen kaynaşma dürtüsüne itiyor. Fazla sorgulamadan Sonne ve diğerlerine katılıyor. Sırf yalnızlığından kurtulabilmek ve bu grupta bir yer edinebilmek için suç işlemeye gönüllü oluyor. Ancak film ilerledikçe bu yalnız ve güçsüz kadın bir değişim ve gelişim yaşıyor. Güçlü ve karizmatik Sonne acizleşirken Victoria güç ve özgüven kazanarak kontrolü ele alıyor. Hem kendisini hem de Sonne’yi polislerin elinden kurtarıyor ve bu gelişiminin ödülünü ise filmin sonundaki paralar ile alıyor bana göre. Evet yine yalnız ama artık kendinden emin ve güçlü bir birey.

Son olarak film Avrupa Sanat Sineması’nda çokça görmeye alışık olduğumuz “açık uçlu son” ile bitiyor. Victoria elinde soygun paraları ile caddede yürürken film bitiyor. Sonrasında ne oldu, Victoria İspanya’ya mı kaçtı, polise mi yakalandı, çünkü soygunu yaptıkları arabada parmak izleri ve gittikleri otelin muhakkak güvenlik kamerası kayıtları vardır; bize hiçbir şey belirtilmiyor. Filmin süresi bittikten sonra da devam eden bir hikaye var karşımızda.

Yani kısaca, Victoria, kullandığı derin odak ve uzun plan tekniği ve açık uçlu sonuyla tam bir Avrupa Sanat Sineması örneği. Film anlattığı hikayeden çok anlatış biçimi ile dikkat çekiyor ve takdiri hak ediyor. Hikayenin değil biçimin ön planda olduğu bir film.

Kazan (05/05/2019)


Yorumlar