1) Korra Efsanesi/Michael Dante DiMartino-Bryan Konietzko (2011/4 Sezon-52 Bölüm): “Son Hava Bükücü”yü izlemiş olan birçok kişi bu diziyi sevmediğini söylemişti izlediğim, okuduğum ortamlarda. Ayrıca arkadaş ortamı sohbetlerinde de aynı tepki ile karşılaştım ama ben kendi adıma bu diziyi baya sevdim. Kabul ediyorum, yeni “Avatar”a alışmak biraz zaman aldı ama son bölüm biterken mutlu bir veda oldu benim açımdan ve hatta ana karakteri bir toprak bükücü olan yeni avatar dizisi umarım yapılır diye düşünmekteyim. Son Hava Bükücü, merkez bir hikaye ve etrafında şekillenen yan hikayeler şeklinde üç sezon olarak devam etmişti ama benzer bir hikaye örgüsünü “Korra Efsanesi”nden beklemek çok da doğru olmaz. Ben bu diziyi beğendim çünkü önceki seriden farklılaşmak, kendi yerini bulmak için bir çaba harcamış. Tamam her sezon bir ana düşman olayı biraz aceleci bir ilerleyiş gösteriyor ve bu kadar düşmana rağmen, bölüm sayısının da azlığı ile, olaylar yer yer fazlasıyla hızlı çözülüyor ama yine de kendi yolunda bir ilerleyiş gösteriyor. Ang, çocuk yaşta bir avatardı ve onu izlerken, en azından benim kuşağım için geçerli, biz de çocuktuk. Korra ise ergenlikten genç yetişkinliğe geçişin bir yansımasıydı. Kim bilir, belki sonraki Avatar da bir yetişkin olur; yani yetişkinlik yıllarında geçen bir hikaye bize sunulur. Avatar dünyasını seviyorum ve ben bu diziyi de bir önceki kadar sevdim. Meraklılarına ve şimdiye kadar izlememiş olanlara şimdiden iyi seyirler.
2) Hilda/Luke Pearson (2018/2 Sezon-26 Bölüm): “7+” yaş sınırlaması ile daha çok küçük çocuklara hitap eden bir animasyon dizi izlenimi yaratıyor olsa bile, her yaştan izleyicinin zevkle izleyebileceği bir dizi bana göre; umarım üçüncü sezon ek kısa sürede gelir. Dizinin konusu, ana karakterimiz olan küçük Hilda’nın annesinin işi ve birtakım başka olaylar sebebiyle özgürce dolaştığı kırdan, şehre taşınması şeklinde; bu hareket, hikayenin kırılma noktalarından birisi. Şehre taşınan Hilda, burada okula gitmeye, yeni arkadaşlar edinmeye ve elbette içinde yaşadığı fantastik dünyanın gizemlerini çözdüğü çeşitli maceralara atılmaya başlıyor. Dediğim gibi, bu dünya fantastik. Bize sadece bir çocuğun büyüme serüveni ve çeşitli sorunlarla yüzleşme süreçleri sunulmuyor. Aynı zamanda devler, troller, elfler, ev cinleri ve daha nice ilginç yaratık her bölümde Hilda’nın maceralarına konuk oluyorlar. Üstelik işler çok daha ilginç bir hal almak üzere. Bakalım trol dağında mahsur kalan Hilda’yı yeni sezonda ne tür maceralar bekleyecek. Aşırı sabırsızım. Dizinin sevdiğim bir diğer yönü ise 11 yaşındaki kardeşim ile gerçek manada ortak bir ilgi alanı, bir konu sağlıyor oluşu. Kardeşim sabırsızlıkla diziyi bitirmemi bekliyor çünkü kendisi benden önce davrandı yeni bölümleri izlemek konusunda ve artık ben de izlediğime göre üstüne konuşup teoriler üretebiliriz birlikte. Çocuğunuz veya küçük kardeşiniz ile birlikte zevkle izleyebileceğiniz bir dizi “Hilda”. Şimdiden iyi seyirler.
3) Disenchantment/Math Groening (2018/3 Kısım-30 Bölüm): Yıllar önce “The Simpsons” serisini izlemek için bir adım atmıştım ama o kadar çok sezon ve bölüm vardı ki bir noktadan sonra pes ettim. Yine de o tarz çok hoşuma gitmişti. Sonrasında “Futurama”ya başladım ve göz açıp kapayana kadar bitti sanki. Tadı damağımda kaldı derken, bu seri ile karşılaşınca büyük bir heyecan ile oturup izledim ve ilk sezonu gerçekten çok sevdim, elbette sonrasında ikinciyi de. Yakın zamanda gelen üçüncü sezonu da izleyip bitirdim ve büyük bir heyecanla dördüncü sezonu bekliyorum. Bakalım Bean annesinin elinden kurtulabilecek mi, Zog akıl hastanesinde neler yapacak, devler Elfo’dan ne istiyor (büyük ihtimalle tahmin ettiğim gibi dev kraliçesi onun annesi) ve en önemlisi küçük iblisimiz Luci cennetten nasıl dönecek... Üstelik ana karakterler dışında, genel hikaye de başka başka yerlere gidiyor. Bakalım fantastik Dreamland ile distopik Steamland arasında savaş ne zaman patlayacak. Umarım dizi çok izleniyordur ve Netflix, iptal gibi bir karar vermez. Yetişkinlere yönelik eğlenceli bir animasyon arayan herkese mutlaka izlemesini öneririm.
4) 50M2/Burak Aksak (2021/1 Sezon-8 Bölüm): İçinde bir tutam da mizah barındıran bir kara film ya da formata uygun söylemek gerekirse kara dizi çalışması. Aslında izleyeni her an gülebileceği bir ruh halinde tutan ama özellikle son bölümlere doğru komedinin dozunu hızla azaltırken her şeyin, herkesin daha karanlık bir hal aldığı bir hikaye. Yine de bu bir mahalle hikayesi. Değişen, yozlaşan, eskiyi arayan, “nerede o eski mahalleler...” söyleminin peşinde koşan bir hikaye. “Burak Aksak”ın yaratıp senaryolaştırdığı ve de son dört bölümünü çektiği (ilk dört bölümü ise “Selçuk Aydemir” çekmiş”) bu dizi, aslında hem farklı hem de aynı. Hala bir yanım “Leyla ile Mecnun” izliyormuşum gibi hissediyor ama geçen defa güldüğümüz hiçbir mesele bu sefer güldürmedi ya da en azından o kadar güldürmedi. Dizi ile ilgili en olumlu şey ise süresi. Mevcut dönemde TV dizilerinin 2,5 saati dahi aştığı düşünülürse, internet platformları gerçekten büyük şans. Anlatacağını ama gerçekten sadece anlatacağını az ve öz sunmak. Anlatılanı beğeniriz veya beğenmeyiz; o ayrı bir mevzu ama en azından yönetmenin, senaristin sadece gerçekten anlatmak istediğine ulaşma imkanımız var. Araya giren şarkılar, uzun uzun bakışmalar, daha da uzun yürüyüşler ve daha aklınıza ne gelirse; hiçbiri yok. Sadece hikaye ve siz. Neyse işte; ben diziyi yapan ekibi sevdiğim için dizinin kendisini de sevdim. Hiç çamur atacak halim yok. Umarım izlenir, iptal yemez de ikinci sezonu bir an önce seyredebilirim. İzleyin derim; bence Netflix için yapılan dizilerimiz gittikçe daha iyi hale geliyor.
5) Alice in Borderland/Shinsuke Sato (2020-1 Sezon 8 Bölüm): Japon sinema ve dizi sektörü denildiği zaman önceliğim her daim animelerden yanadır ancak canlı çekim işleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Sonuçta, “Kurosawa Akira” gibi bir yönetmen ve “Godzilla” gibi epik bir yaratık bu coğrafyadan doğarak sinemaya mal oldular. Sinema filmleri bir kenara; dizi sektöründen ise çok umutlu değildim ama bu izlediğim ikinci Japon dizisi oldu ve her ikisini de beğendim. İlk başta “Çıplak Yönetmen”i izlemiştim ki onu da kesinlikle tavsiye ederim ama bu diziye dönecek olursak; biraz şüphem vardı çünkü bu dizi bir uyarlama. Bir görsel roman uyarlaması. Japonların yaptığı manga-anime kaynaklı birkaç kötü canlı çekim uyarlamasına denk geldiğim için beğenmeyebilirim diye düşünmüştüm ama yanıldım. Dizi oldukça iyi ve hem ikinci sezonu merakla bekliyorum hem de imkanım olursa görsel roman versiyonuna da bir göz atmak istiyorum. Kısaca konuya da değinmem gerekirse; bir “neet” yani kabaca işsiz güçsüz bir adam olan Arisu ve iki arkadaşı Tokyo’da buluştukları bir gün, biraz ortalığı karıştırıp polisten kaçmak zorunda kalırlar. Bir metro tuvaletine saklanırlar ama onlar saklandığı sırada elektrikler kesilir ve şehirdeki herkes ortadan kaybolur. Kısa zamanda anlayacakları şey ise bir oyun dünyasına ışınlandıkları gerçeği ve burada bir ölüm kalım savaşı vermek zorunda olduklarıdır. Işınlandıkları bu dünyada bir vize uygulaması vardır. Vizesi olmayan kişiler, gökyüzünden inen ışınlar ile öldürülürler. Vize almanın, vizeni uzatmanın tek yolu ise geceleri düzenlenen oyunlara katılmaktır ki bu oyunlarda da birçok katılımcı can vermektedir. Şiddet dozu yüksek bir dizi ve özellikle sezon finaline doğru her şey daha da kanlı bir hal alıyor ama kaliteli bir yapım olduğunu söylemeliyim. Distopya tarzı hikayeler sevenlere şiddetle tavsiye ederim.
Bir sonraki listeye buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder