21) Erdal ile Ece/Togan Gökbakar (2024): “Giriş-gelişme-sonuç” denkleminden çok durum öykülerinden oluşan bir anlatı, bir film var karşımızda. Evlilik, evli olmak üzerine çekilen bu film üç bölümden oluşuyor ve farklı durumlardaki karı koca ilişkilerini esprili bir dille ele alıyor. Muazzam bir film olduğunu söyleyemem ama izlerken eğlendiğimi de inkâr edemem.
22)
Kont/Pablo Larrain (2023):
Şili’de “Salvador Allende” iktidarını
darbe ile yıkıp ardından da ülkeyi dikta yönetimine alan “Augusto Pinochet” üzerine bir taşlama filmi. Yönetmen, Şilili
diktatörü bize bir vampir ve de şeytan olarak sunarak sembolik bir anlatımla
adeta bir yargılama yapıyor. Öykümüz 18. yüzyıl Fransa’da başlayıp 21. yüzyıla
ve Şili’ye kadar uzanıyor. Fransız Devrimi döneminde bir vampir olduğunu
keşfeden Pinochet, o zamanlar Fransız ordusundadır ancak kendini devrimcilerden
kurtarmak için ordudan kaçar. Devrimcilere karşı bitmeyen öfkesinin tohumları
da burada atılır ki sonraki yıllar boyunca Haiti ve Rusya gibi ülkelerde
devrimcilere karşı savaşır. En sonunda da kendini Latin Amerika’da bulup Şili
ordusuna katılır ve bir anlamda kendi imparatorluğunu kurup zulüm ile yönetir.
Yolsuzluk yapar, cinayet işler ve yine de yönettiği ülkeden saygı bekler.
Filmin asıl öyküsü ise iktidardan düştükten sonra ve toplum nezdinde ölü kabul
edilmesinin ardından karısı ve vampir uşağı ile bir adada yaşadığı dönemde
geçmektedir. İhtiyar vampir ölmek isterken, karısı ısırılıp ölümsüz olmak ve 5
çocuğu da yolsuzlukla elde ettiği gizli mirasını yağlamak istemekledirler. Bu
amaçla da adaya gelirler. Ayrıca peşlerinden de bir rahibeyi de adaya çekerler
ki böylece aile içi çatışma hız kazanır. Elbette Pinochet’in ölmekten
vazgeçmesi de bambaşka bir sorundur. Yer yer temposunun düştüğünü ve biraz
fazla uzun olduğunu düşünsem de siyah beyaz çekilmesi, barındırdığı sembolik
anlatım ve taşlamayla izlenmeye değer bir film olduğuna inanıyorum.
23)
Hitchcock/Sacha Gervasi (2012):
Hollywood’un en önemli ve “auter”
denildiğinde en başta akla gelen yönetmenlerinden birisi olan “Alfred Hitchcock”un “Sapık” adlı meşhur filmini çekme
sürecini anlatan bir film. Biyografik bir anlatı oluşu ve başrolde yer alan “Anthony Hopkins”in şahane performansı
ile çok lezzetli bir film.
24)
Çizmeli Kedi: Son Dilek/Joel Crawford & Januel P. Mercado (2023): Kesinlikle ilk “Çizmeli Kedi” filminden çok daha
başarılı bir animasyon film; hem biçim hem de içerik olarak. Görüntü kalitesi
açısından elbette çok daha iyi bir film ortaya koyulmuş ama öyküsü de ilk filme
göre çok çok daha ilgi çekici. Üstelik karakterin orijin öyküsüne odaklanan ilk
filme kıyasla daha fazla “Shrek”
referansı içermesini de çok sevdim. Ayrıca “Goldilocks
ve Üç Ayı” masalının karakterleri de bu filme çok başka bir soluk
katmışlar, onları da çok sevdim ve sonrasında başka projelerde görmek isterim.
Bu filmdeki olayımız ise sevgili kedimizin 9 canının 8 tanesini hunharca
harcamış olması ve kurt görünümlü “Ölüm”ün
onun peşine düşmesi şeklinde. Hayatında ilk defa içine korku salan bir düşman
ile karşılaşan Çizmeli Kedi, ilk olarak çizmelerini gömmeyi seçer lakin
sonrasında bir dilek yıldızını öğrenince diğer masal kahramanları ile amansız
bir yarışa girerek canlarını geri kazanmak için çabalar. Çok eğlenceli, çok tempolu
şahane bir film olmuş. Mutlaka tavsiye ederim.
25)
Bursa Bülbülü/Hakan Algül (2023):
26)
Dune: Part Two/Denis Villeneuve (2024):
27)
Kim Demiş Kötüyüz Diye?/Pierre Perifel (2022):
28)
Cruella/Craig Gillespie (2021):
29)
Renfield/Chris McKay (2023):
30) Damsel/Juan Carlos Fresnadillo
(2024):
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder