31) Malta Şahini-Maltese Falcon/John Huston: Bir “Kara
Film” örneği. Dedektif Spade’in etrafında şekillenen bir suç
ve dedektiflik filmi. Kimin iyi, kimin kötü olduğunu ya da kimin
yalan söylediğini so ana kadar anlamanın imkanı yok. Oldukça
kafa karıştırıcı bir anlatım tarzı. Elbette en sorunlu taraf
ise kadını kötü olarak sunması.
32)
Avengers: Endgame/Anthony Russo-Joe Russo: Ne diyebilirim ki!
Yıllardır sıkı sıkıya takip ettiğim bir maceranın epik
sonuydu. 70’li, 80’li yıllarda insanlar için “Star Wars”
filmleri neydiyse, bizim için de “Marvel Cinematic Universe”
aynı şey. Bundan sonra elbette başka filmler gelecek ve hikaye
devam edecek ama yinede birçokları için hikayenin bittiği yer
olarak burası kalacak. Bu hikaye bitti ama dünya dönmeye ve evren
genişlemeye devam ediyor.
33)
Beauty and the Beast-Güzel ve Çirkin/Bill Condon: Bildiğimiz
klasik hikaye ya da masalın bir yeniden uyarlaması ancak en dikkat
çeken unsur Siyahi oyuncuların oldukça fazla kullanımı. Hikaye,
sunduğu mizansen ile coğrafi keşifler ve sömürgeciliğin henüz
başlamadığı bir dönem Fransa kasabasında geçiyor. Kaldıki bu
Siyahi oyuncular köle kimliği ile değil, kasabanın vatandaşları
olarak sunuluyor. Elbbette bu bir kurmaca film ve hayal ürünü
ancak son yıllarda ABD’de yükselen Siyahi gücün etkisinin
sinema sektöründe ne derece hissedildiğinin bir göstergesi ve
elbette oldukça ideolojik bir film bu yönüyle. Üstüne daha geniş
olarak düşünülebilir.
34)
Suspiria/Dario Argento: Korku filmi izlemeyi gerçekten
sevmiyorum. Bir insan korkmak için neden film izler hiç anlamış
değilim. Bu filmi sırf yarın derste konudan uzak kalmamak için
izledim. Filmi bitirebilmek için sesi kapalı olarak sadece
altyazılı biçimde izledim. Korku filmi kesinlikle benim olayım
değil.
35)
Aysel Bataklı Damın Kızı/Muhsin Ertuğrul: İzlediğim en
eski Türk filmi.
36)
Victoria/Sebastian Schipper: İki saatten fazla süren koca bir
uzun plan. Tek planlık film.
37)
Justice League vs the Fatal Five-Adalet Birliği Ölümcül Beşliye
Karşı/Sam Liu: Bu filmi ilk
başta sahip olduğu eski tarz çizimler yüzünden çok ilgiyle
karşılamamıştım. Son yıllarda gözüm iyice DC animasyon evreni
filmlerine ve New 52 çizimlerine alışmıştı. Ancak izlemeye
başladıktan sonra 2000’lerin başında TV’de yayınlanan
Justice League serisini hatırladım ve film bu yönüyle nostaljik
bir duygu yaratarak beni çocukluğuma götürdü. Filmi
benğendim. Batman, Superman ve Wonder Woman’ın yan karakterler
olması ve asıl ön planda olanın Jessica Cruz yani Green Lantern
olması çok güzeldi.
38)
Moulin Rouge-Kırmızı Değirmen/Baz Luhrmann:
Her anı şarkı ile
anlatan, diyalogsuz bir film olmaması sebebiyle bu müzikali
beğendim. Bana göre diyalog kullanımı ve şarkılar oldukça
ölçülüydü. Finaliyle gözümden yaş getiren güzel bir filmdi.
39)
Barren Lives/Nelson Pereira dos Santos:
Brezilya’nın aç filmlerine bir örnek daha. Cinema Novo akımının
ilk dönem filmlerinden. Üçüncü Sinema teoride güzel ancak
pratikte izlemesi oldukça zor filmler üretiyor.
40)
Mine/Atıf Yılmaz: Ne
diyebilirim; sadece, kadın olmak zor. Elbet güzellik göreceli bir
kavramdır ama sana güzel deniyorsa, güzel kadın olmak çok daha
zor; bu ülkede, bu dünyada.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de buradan ulaşabilirsiniz.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder