61) Men In Black: International-Siyah Giyen Adamlar: Global
Tehdit/F. Gary Gray: MIB
serisini her zaman sevmişimdir. Komedi ve aksiyonu, bilim-kurgu ile
çok güzel harmanlayan filmlerdir. Bu unsurların yanında, ayrıca,
mülteci olmak gibi çok önemli bir konuyu da işlerler. Ancak son
film bu mülteci olma durumunu fazlasıyla arka plana atıp, işin
komedi yönüne yüklenmiş. Yinede gelecek filmleri merak ediyorum
ve bu filmi de sıkılmadan izledim.
62)
Çakallarla Dans 4/Murat Şeker:
TV karşısına oturdum ve izleyebileceğim bir şeyler aradım. Tam
o anda bu filmin başladığını gördüm. İzledim ve sıkılmadım.
Film size bir aydınlanma ya da benzeri bir şey sunmuyor ama
izlerken de sıkmıyor. Tekrar tekrar izlenebilecek bir TV filmi bana
göre. Zaten şimdiye kadar kaç defa bir yerlerde görüp de izledim
hatırlamıyorum bile. Yine görsem, yine izlerim herhalde.
63) Lego DC Comics Super Heroes The Flash/Ethan Spaulding:
DC kahramanlarını severim, lego filmlerini de. Güzel bir “The
Flash” hikayesi anlatılmış. Söylenecek pek fazla şey yok.
64)
Amelie/Jean-Pierre Jeunet:
Hayal kurmayı seven biri olarak, bu filmi bu kadar geç izlediğim
için pişmanım.
65)
Boku no Hero Academia the Movie: Futari no Hero/Nagasaki Kenji:
Filmin başında, özellikle öğrencilerin bir araya geliş
sahnelerinde hikayeyi çok zorlama buldum ancak kötüler ortaya
çıktıktan sonra tempo giderek arttı ve şahane bir son savaş ile
bitti. Filmin Midoriya ve All Might karakterlerinin birlikte güçlü
bir düşmana karşı savaşmaları ile bitmesi çok hoştu.
Özellikle bu serinin sıkı takipçileri için tarifi imkansız bir
lezzet barındırıyordu son savaş. Eski nesil düşerken, yeni
nesil onların izinden yükseliyor.
66)
Schindler’s List-Schindler’in Listesi/Steven Spielberg:
Yahudi Soykırımı ile ilgili izlediğim en çarpıcı, etki bırakan
filmlerden birisi olduğunu kabul ederek başlamalıyım. Anlatılan
zaten gerçek bir hikaye ancak film anlatım tarzıyla da bunu
destekliyor. Siyah beyaz bir film seyrediyoruz. Ben her zaman siyah
beyaz filmleri daha çok sevmişimdir. Bana göre bu filmlerde renk
cümbüşü olmadığı için ayrıntılara daha fazla
odaklanabiliyoruz. Schindler’s
List de böyle bir film. Bizi renkler ile yormuyor. Anlatılan
hikayeye, insanlara daha fazla odaklanıyoruz. Film 3 saatten daha
uzun ama kendini izletmeyi başarıyor. Çok hassas bir konu işliyor
ama izleyiciyi ürkütmeden derdini anlatıyor. Tabi ABD yapımı bir
film olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekir. 6
milyondan fazla Yahudi hayatını kaybetti ancak II.Dünya Savaşı
sadece bu kayıplardan ibaret değil. Olaylar, sadece tek taraftan
bakılamayacak kadar büyük.
67)
Valerian and the City of a Thousand Planets-Valerian be Bin Gezegen
İmparatorluğu/Luc Besson:
Uzay ve gelecek temalı filmleri severim ama bu film bende yine bir
“II. Dünya Savaşı” hikayesi anlatılıyor izlenimi uyandırdı.
Ortada katledilen bir halk var. Ölen kişi sayısı 6 milyondan
fazla; bir Yahudi Soykırımı yeniden yorumu gibi duruyor. Film daha
ayrıntılı incelenebilir.
68) Örümcek-Adam: Evden Uzakta-Spider-Man: Far From Home/Jon
Watts: 10 yıllık bir maceranın küllerinden yepyeni bir evren
doğuyor ve belliki bu evrende yeni göz bebeğimiz Örümcek-Adam
olacak. Filmi çok sevdim ve bu film beni gelecek filmler için daha
aç bir hale getirdi. Sabırsızlık içinde bekliyorum.
69) A Fistful Of Dollars-Bir Avuç Dolar/Sergio Leone: Sergio
Leone ve Clint Eastwood işbirliği bir “Spagetti Western”.
“Dolar Üçlemesi” olarak anılan meşhur serinin ilk
filmi. Söylenecek pek bir şey yok, film kendini izlettiriyor.
Amerikan Western’i olmadığı için insanı rahatsız eden bir
yanı var ancak tarihsel arka planı bir kenara bırakıp, sadece
film olarak değerlendirirsek başarılı bir iş var ortada. Güzel
film.
70) Shaft/Tim Story: 70’li yılların orijinal
serisini ya da Samuel L. Jakson’ın başrolünde olduğu 2000
yapımı filmi izlemedim ancak sadece serinin Netflix yapımı olan
bu kısmıyla bile olaya hakim olmak mümkün. Shaft, merkezine
Siyahileri alan bir aksiyon-polisiye serisi. Çerezlik olarak
adlandırılabilecek eğlenceli bir film. Elbette Samuel L. Jakson
bir harika.
Yorumlar
Yorum Gönder