İZLEDİĞİM FİLMLER LİSTESİ 2019-XI




101) Sword Art Online: Ordinal Scale/Itou Tomohiko: Filmi animenin 3.sezonunu izledikten sonra izledim. Sanal gerçeklik olayına farklı bir pencereden yaklaşan bir film olmuş. Şimdiye kadar sürekli olarak oyuncular, oyuna ulaşmak için sanal dünyaya bir dalış yapıyordu. Oysa bu filmde kullanılan teknoloji ile sanal oyunlar gerçek hayata dahil olmuş. Oyunları bir avatar ile değil bizzat kendi bedeninizi kullanarak oynuyorsunuz. Güzel bir yaklaşım olmuş. Ve elbbette hikaye; hikaye yine ilk sezonun ilk yarısında yaşanan olaylar ile alakalı. SAO’da yaşananların artçıları sürüyor. O oyuna 10 bin kişi katıldı ama sadece 6 bini kurtulabildi. Geriye kalan 4 bin kişi öldü. Bu ölümler ve geride kalanlar serinin ilerleyişini belirlemeye devam ediyor.

102) Turkish Ice Cream-Türk İşi Dondurma/Can Ulkay: Ne çılgınlar gibi övebilirim ne de yerebilirim. Sadece sıkılmadan izlediğim bir filmdi. Biyografik ya da biyografik olduğu iddia edilen filmleri seviyorum. Çanakkale Cephesi’ne farklı bir bakış açısı sunmaları da güzel olmuş.

103) The Red Sea Diving Resort-Kızıl Deniz: Kardeşler Operasyonu/Gideon Raff: Chris Evans’ı uzun zaman sonra Captain America dışında bir rolde izlemek garip hissettirdi. Ayrıca filmi Türkçe dublajlı izlediğim için pişmanım. Yine merkezine Yahudileri alan bir film. Ancak farklı olarak Afrikalı Siyahi Yahudiler bu defa hikayede konu ediliyor. Yine bir başka biyografik film.

104) Susuz Yaz/Metin Erksan: Yarım kalan bir hikayeyi sonunda tamamladım. Yıllar önce izlemeye başlamıştım ama yarım kalmıştı. Sonunda bitirdim. Eleştirilecek yönleri olmakla birlikte başarılı bir film olduğu aşikar. 60’ların iyi işlerinden ve uluslararası ödüle sahip. İzlemek lazım gelen bir film.

105) Kolonya Cumhuriyeti/Murat Kepez: Hayal kırıklığı. Gülmek ve rahatlamak amacıyla izlediğim bir filmdi. Ancak, dürüst olmak gerekirse, ne öyle deliler gibi gülüp eğlendim ne de rahatladım; hatta sıkıldım desem daha doğru olur. Beğenmedim.

106) Fast & Furious Presents: Hobbs & Shaw-Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw/David Leitch: Dünyayı tehtid eden bir kötülük, bu kötülüğü bütün dünyadan habersiz çözmeyi/yok etmeyi başarak iki mükemmel erkek ve onlara yardımcı olan bir avuç insan ve patlamalı çatlamalı bol bol araba takip sahnesi; hepsi bir araya gelince karşımıza klasik bir “Hızlı ve Öfkeli” filmi çıkıyor. Film sıkıyor mu? Hayır. Kendi adıma sıkılmadan izledim ama şunu da düşünmeden edemedim; sokak yarışlarıyla başlayan bir seri ne çeşit bir hal aldı böyle. Sokak yarışlarında dünya çapında tehtidlere... Bakalım sonraki filmler çıtayı daha ne kadar yukarı taşıyacak ve gerçekliğin sınırları nasıl zorlanacak. Merakla bekliyorum. Son olarak Hobbs ve Shaw ikilisini izlemek güzeldi ama gözler Dominic Torretto’yu bir arıyor, arar yani. Ben zaten ikinci ve üçüncü filmleri de çok sevmem bu sebepten ötürü.

107) Wonder Woman Bloodlines-Wonder Woman: Kan Bağları/Justin Copeland-Sam Liu: DCAU tam gaz büyümeye giderken bu film geç bile kalmıştı. Şimdiye kadar sadece Justice League filmlerinde gördüğümüz Diana, sonunda kendi solo macerasıyla evrende yerini aldı. 2013 yılında başlayan evren şimdiye kadar Batman ağırlıklı olarak ilerledi. Yayınlanan 15 filmin 4 tanesi Batman solo filmleriydi. 5 JL, 2 Superman, 1 Teen Titans, 1 Suicide Squad ve 1 Constantine. Listeye bakınca Wonder Woman için geç kalınmış olduğu bir gerçek. Umarım Green Lantern ve Flash solo filmleri de gelir. Sabırsızlıkla 2020 yılı filmlerini bekliyorum.

108) Otobüs Yolcuları/Ertem Göreç: Türk Sineması’nın ve özellikle Yeşilçam’ın geneline kıyasla oldukça eleştirel bir film. Tıpkı yönetmenin bir diğer filmi “Karanlıkta Uyananlar” gibi. Elbette senaristin “Vedat Türkali” oluşu da oldukça önemli bu iki film için. Bu filmin asıl önemi bu günlerde daha iyi anlaşılıyor. Kısa bir süre önce yaşadığımız depremin neden bu kadar sarsıcı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor ve bunu yıllar öncesinden yapıyor. Sırf daha çok kazanabilmek için insanların hayatlarıyla kumar oynayan zalimler tarafından kurulmuş bir şehir; İstanbul gerçeği bir defa daha kendini bir tokat gibi hatırlatıyor bu filmde bize. İzlediğimiz bir film, evet, ama anlatılanların hepsi maalesef gerçek.

109) Pokemon Dedektif Pikachu-Pocemon Dedective Pikachu/Rob Letterman: Filmi 9 yaşındaki kardeşim ile birlikte izlediğim için Türkçe dublajlı olarak seyrettim ama daha sonra orijinal dilde sırf Ryan Reynolds’un Pikachu seslendirmesi için tekrar izleyebilirim. Konu hakkında çok fazla bir şey diyemem; pokemon savaşlarının ve eğitmenlerinin olmadığı bir senaryo beni çok çekmedi açıkçası, hep bir şeyler eksil geldi. Ancak kardeşim filmi çok beğendi; bunu da belirtmem lazım.

110) Green Book/Peter Farrelly: Irkçılık! Dünyamızın en büyük problemlerinden birisi. 1960’lar ya da 2019 fark etmeksizin varlığını sürdüren bir olgu. İster 1962 yılında bir piyanist olun, ister 2019 yılında bir futbolcu; bazı insanlığını henüz hazmedememiş gruplar tarafından gördükleri muamele maalesef her zaman aynı. Bir insanı yaptıkları ile değil de, derisinin rengiyle, dini inanışıyla, siyasi görüşüyle değerlendirmek. Irkçılık her yerde ve her şekilde ırkçılık. Aslında bu konuda söylemek istediğim daha çok şey var örneğin Türkiye’de Alevi olmak gibi ama bunun yeri bu tek paragraflık not değil. Siyah olmanın, Alevi olmanın, Komünist olmanın suç olmadığı bir dünyada yaşamak dileğiyle. Ha film? Filmi beğendim ama eleştirel yaklaşmam gerekirse; karşımızdaki bir Hollywood filmi. Elbette bir şeyleri eleştiriyor ama yeteri kadar mı? Orası tartışılır. Benim için Obama sonrası Siyahi filmleri, eleştiri kılıfı altında bir ılımlama ve üstünü örtme projesidir. Tabi daha sağlıklı bir değerlendirme için daha ayrıntılı bir şekilde üzerine düşünülmesi gereken bir film. İzlemeye değer.

Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de buradan ulaşabilirsiniz.

Kazan


Yorumlar