İDL 2021 (İZLEDİĞİM DİZİLER LİSTESİ 2021)-VIII



36) Cobra Kai/Josh Heald-Jon Hurwitz-Hayden Schlossberg (yaratıcılar) (2018-3 Sezon 30 Bölüm): Dürüst olmak gerekirse, hiçbir zaman “Karate Kid” filmlerinin büyük bir hayranı olmadım. Ana karakteri hiç sevememiştim çünkü. Ancak yine de bu diziyi ilk gördüğümde bir şans vermek istedim. Hani güzel bir nostalji falan olur da eğlenirim dedim ama birinci sezonu dahi bitiremeden sıkıldım ve yarıda bıraktım çünkü hikaye pek istediğim gibi ilerlemiyordu. Sonrasında ise “HIMYM” izlerken Barney karakterinin bu film serisine olan takıntısı ilgimi çekti. Barney, serinin kahramanı Daniel yerine, onun ilk filmdeki düşmanı olan Johnny karakterini seviyordu. Üstelik dizinin son sezonunda Johhny’ye hayat veren aktör Barney’nin düğününe katıldı ve onu o bölümlerde izlemek, “Cobra Kai”ya bir şans daha vermem gerektiği hissiyatını bende oluşturdu. Böylece de oturup kaldığım yerden izlemeye başladım. Şimdi ise üçüncü sezon bitmişken heyecanla dördüncü sezonu bekliyorum ve henüz dördüncü sezon bile ortalıkta yokken beşinci sezonun da garanti olmasının mutluluğunu yaşıyorum. Hem nostaljik hem de güncel bir gençlik ve spor dizisi. Kesinlikle tavsiye ederim.



37) Barbarians/Arne Nolting-Jan Martin Scharf-Andreas Heckmann (yaratıcılar) (2020-1 Sezon 6 Bölüm): Güzel bir dönem dizisi. Alman yapımı olan bu dizi, günümüzde Alman olarak andığımız milletin atalarını yani Germenleri anlatıyor. Germen kabilelerinin Roma İmparatorluğu’na isyan edişi, Almanların gözünden anlatılıyor, seyirciye sunuluyor. Roma tarihine Roma’nın ezdiği milletlerden birinin gözü ile bakılıyor ve bu durum, bir yönüyle de öğretici ve düşündürücü oluyor. Tarih meraklılarının seveceğini düşündüğüm bir yapım. Üstelik ikinci sezonu da yolda.



38) Zorba Nasıl Olunur? (2021-1 Sezon 6 Bölüm): Başarılı bulduğum bir belgesel dizi olduğunu kabul etmem lazım. Tarihi açıdan çok bilgilendirici bir çalışma olmuş. Üstelik bölümlere konu olan devlet liderlerinin gerçek görüntülerinin animasyon sahneler ile harmanlanarak anlatılması da olaya çekici bir ilerleyiş katmış. Animasyon sever bir kişi olarak yapımın bu yönüne kesinlikle çekildim. Dizi, diktatör, zorba ve tiran olarak adlandırdığı “Hitler”, “Saddam”, “Idi Amin”, “Stalin”, “Kaddafi” ve Kuzey Kore’yi üç kuşaktır yöneten “Kim Hanedanı”nın üyelerini bölüm bölüm ekrana taşımış, ayrıca aralarda başka birçok devlet liderine de değinmiştir ve bir tiran, zorba bir lider olmak için takip edilme(me)si gereken kuralları açıklamıştır. Dizinin zorba olmakla ilgili alaycı bir öğreti söylemi olmakla birlikte güçlü bir tarih dersi verdiği açıktır. Ancak bunun Batılı bir tarih anlayışı olduğu da unutulmamalıdır. Evet, adı geçen önderlerin fazlasıyla olumsuz, zalimce ve şiddet dolu bir suç dosyaları olduğu açıktır. Ancak, kendi bireysel görüşümü sunmam gerekirse, adı geçen liderleri zirveye çıkaran süreçlerdeki dış etkenler, fazlasıyla göz ardı edilmiş gibidir. Yine de eğlenceli bir dizi ve izlemenizi tavsiye ederim.



39) Sentorların Dünyası/Megan Nicole Dong (yaratıcı) (2021-1 Sezon 10 Bölüm): Hakkında tam olarak ne hissetmem, ne düşünmem gerektiğini kestiremediğim bir animasyon dizi. Şöyle özetleyebilirim sanırım. Hikaye ve çizimler, sanki “Avatar: The Last Airbander”dan bir bölüm izleyecekmişiz gibi başlıyor ama sonrasında mesele “Clarance”a bağlanıyor. Elbette “7+” için uygun olarak işaretlenmiş bir yapım olduğunu unutmamak lazım. Peki hikaye nedir? Savaşlar ile harap olmuş bir dünyada, genç bir savaşçı ve atı, düşmanlar tarafından kovalanmaktadırlar ve kaçışları, bir uçurumda son bulur. Uçurumdaki mücadele sırasında ise at, efendisinin yanında taşıdığı sihirli bir nesne ile uçurumdan düşer ve bu sihirli nesne, bir kapı açarak onu bambaşka bir dünyaya ışınlar. At’ın gittiği bu yeni dünyada sihirli yaratıklar olan sentorlar yaşamaktadır. Bu yeni dünyadan kaçarak binicisine dönmek isteyen At, onu bu dünyaya ışınlayan nesnenin bir boyut kapısının anahtar parçalarından biri olduğunu öğrenir ve kapıyı tekrar açmak için diğer parçaları aramaya koyulur. Parçaları bulmak ve binicisine dönmek için çıktığı macerada ise birbirinden kaçık üyeleri bulunan bir sentor sürüsüne dahil olur ve belki de onlardan da kaçık başka birçok sentor ile karşılaşır. Üstelik duygularını anlatan şarkılar da hiçbir bölümde eksik olmaz. Sanırım küçük kardeşim ile izleyebilmiş olsam çok daha zevkli bir dizi olurdu. Ama belli ki ikinci sezon gelecek ve belki o zaman kardeşim ile izleriz. Şimdiden hepinize ve de hepimize iyi seyirler.



40) Star Wars: The Bad Batch/Dave Filoni (yaratıcı) (2021-1 Sezon 16 Bölüm): Belki kimi orijinal “Star Wars” hayranları için “Lucas Film”in “Disney” bünyesine geçmesi ve bu külliyatın kelimenin tam anlamıyla sömürülmesi hiç hoş bir tavır değil ve esas eseri yaralayan bir şey ama ben onlardan değilim. Ben bu evreni ne ilk üçleme, ne de ikinci üçleme ile sevdim; yine de ikinci üçleme kesin favorim. Ancak beni Star Wars tutkunu yapan asıl proje, “Star Wars: The Clone Wars” adlı animasyon seri oldu. Açıkçası, evrenin hakları Disney bünyesine geçtikten sonra çekilen filmleri beğendiğimi söyleyemem. Harcanan onca emeğe ve paraya karşın vasat altı işler. Ancak diğer taraftan diziler ise bence çok başarılı. Özellikle “The Mandalorian” ve bu dizi, Clone Wars sonrasında aradığım şeyi bana tam anlamıyla verdiler. O sebeple de Disney’in yeni Star Wars projelerine kesinlikle olumsuz bakmıyorum ve aksine büyük bir heyecan ile bekliyorum. Örneğin “Ahsoka Tano”, “Obi-Wan Kenobi” ve “Boba Fett” gibi önemli Star Wars karakterlerine odaklanan canlı çekim diziler ile Japon anime stüdyolarına hazırlatılan 8 bölümlük anime dizi, beni kesinlikle heyecanlandırıyor. Tamam, Star Wars evreninde “Jedi” ile “Sith” arasındaki savaş etrafında şekillenen bir ana hikaye var ama bunun dışında da birçok karakter ve de birçok başka hikaye var. Yani önümüzde uçsuz bucaksız bir okyanus ve içerisinde de avlamakla bitmeyecek kadar çok balık var.

Mevcut diziye dönecek olursak; “The Bad Batch”, bize Clone Wars’un Disney tarafından hazırlanan son sezonunda tanıtılmış olan “Clone Force 99” etrafında şekillenmektedir. Bu özel saldırı gücü, genetikleri mutasyona uğratılmış ve çeşitli özellikleri ayrıca geliştirilmiş ama geri kalan klonlar tarafından kusurlu olarak görülen askerlerden oluşmaktadır. Ekibin lideri olan “Hunter”ın duyuları insan üstü bir seviyede gelişmiştir; “Tech” ise aşırı derecede zeki bir klondur; “Wrecker”, bütün klonlardan çok daha iri bir saf fiziksel güç kaynağıyken; ekibin son üyesi olan “Croshair” ise çok üstün bir keskin nişancıdır. Clone Wars’un son sezonunda, aslında sıradan bir klon olan “Echo” da daha sonrasında robotik bir vücuda sahip olmak zorunda kaldığı için ekibe dahil olur çünkü tıpkı diğer üyeler gibi kusurlu/farklı hale gelmiştir. İşte bu karakterleri merkezine alan dizi, tam olarak “Order 66” ve Jedi şövalyelerinin yok edilişi ile başlar. Savaş biter, Ayrılıkçılar yenilir, Jedilar yok edilir ve Cumhuriyet bir anda Galaktik İmparatorluk haline gelir. Galaksi değişirken ve uğruna savaştıkları her şey darmadağın edilirken kahramanlarımızın kendilerine bambaşka bir yol çizmeleri gerekmektedir. Bu ilk sezon ekibin birer askerden fazlası, birer birey olma, aile olma süreçlerini işlemektedir. Elbette daha birçok mesele ve birçok karakter 16 bölüm boyunca seyirci karşısına çıkar ancak ilk sezon genel anlamda bir karakter gelişimi ve aile içi çatışma şeklindedir. Ancak şunu söyleyebilirim ki devam sezonları çok daha dolu dolu ilerleyecek. Ben bu diziyi çok sevdim ve gerçek bir Star Wars hikayesi izlemek isteyen herkese de tavsiye ederim.


Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de buradan ulaşabilirsiniz.


Kazan

Yorumlar