İDL 2022-III

 


11) Superstore/Justin Spitzer (yaratıcı) (2015-6 Sezon 113 Bölüm): Belki herkesin favorisi olan bir sitcom değil, yani öyle büyük bir efsaneye dönüşüp dilden dile anlatılmadı ki belki de zamanla anlatılır ama ben bu diziyi çok sevdim. Şöyle söyleyebilirim ki “The Office” izlemeye bile bu diziden sonra karar verdim çünkü “Superstore”u üreten ekibin bir kısmı, o dizide de çalışmış. Elbette hem birçok benzerlik hem de birçok farklılık içeren iki diziden bahsediyoruz ama Superstore benim ilk göz ağrım. Onun yeri her zaman ayrı olacak. Son bölüm biterken, “Cloud 9” mağazasını, Jonah, Dina, Mateo ve tüm mağaza çalışanlarını özleyeceğimi söyleyebilirim; her ne kadar aşırı mutlu bir son vermiş olsalar bile. Elbette, bu izlediğim ilk sitcom değil ve son da olmayacak ama sanırım ben de benimkini buldum; yani mesela kimileri The Office sever, kimileri “HIMYM” hayranıdır, bazıları “Friends” için deli olur gibi. İşte benim, biri benden tavsiye istediğinde, mutlaka önereceğim ve bir zaman sonra tekrar izleyeceğim, özleyeceğim efsane bu. Ayrıca şimdiden özlemeye başladım.



12) Tokyo Revengers/Wakui Ken (yaratıcı) & Hatsumi Kouichi (yönetmen) (2021-1 Sezon 24 Bölüm): Düşünüyorum da uzun süredir “Netflix” dizileri dışında pek anime izleyemedim. Sadece arada “Kimetsu no Yaiba”nın son sezonunu izledim ki o da önceden takip ettiğim bir seri. Yani onu görmezden gelirsek; belki de en son izlediğim seri “Jujutsu Kaisen”di ki onu da çok sevmiştim, baya sevmiştim. Konuya dönecek olursak; 2021 yılında bu anime seri, klasik olarak bir mangadan uyarlanıp hayatımıza dâhil oldu ve bir anda öyle popüler oldu ki Türkiye’deki anime severlerin en çok konuştuğu serilerden birisine dönüştü. Popülerliği gören “Gerekli Şeyler” hemen manganın basımına girişti, tişört üreticileri çılgınlar gibi “Tokyo Revengers” karakterli ürünleri piyasaya sürdü vs. ama benim bu tip durumlara karşı değişik bir savunma mekanizmam var. Seri bu kadar popüler olunca, açıkçası izleme konusunda bir çekince yaşadım ve öteledim. Aslında bu zamana, yani Nisan 2022’ye kadar da unutmuştum varlığını ama Gerekli Şeyler, manganın ikinci sayısını tanıtınca, önlenemez bir şekilde kendimi seriyi ararken, ilk bölümü izlerken buldum ki ilk bölüm ikincisini, o üçüncüsünü takip etti ve süreç böylece son bölüme kadar vardı. Seriyi gerçekten çok sevdim. Yani zaman yolculuğu meselesini çok Japon vari bir şekilde izleyiciye sunmuşlar. Şöyle ki; zaman yolculuğunu Hollywood üzerinden okuyacak olursak, bunun bir bilim-kurgu olması gerekir ama değil; daha çok bir fantastik hikâye ki bence bu hikâyeyi Japon mitolojisine bağlamak oldukça kolay. Japon mitolojisinde, şimdi adını unuttum ama zamanın kendisi olan bir tanrı bulunmaktadır ve bu tanrı ilk varlık kazanan tanrılardan birisidir. O tanrının serinin ana karakteri Takemichi’ye ikinci bir şans olarak zamanda yolculuk gücü verdiğini düşünebiliriz ki bu arada bu tamamen benim yorumum ve belki mangayı okuyanların çok daha farklı bir bilgisi vardır. Neyse; 26 yaşındaki Takemichi, hayatta hiçbir şeyi başaramamış bir adamdır ve yalnız başına sefil bir hayat sürdürmektedir. Bir gün televizyon izlerken Tokyo Manji Çetesi olarak anılan bir grubun sebep olduğu olaylar sonucunda, koca ömründe onunla sevgili olan tek kişinin öldüğünü öğrenir. Bu olay onu üzer ama hayat devam etmektedir. Derken; bir sonraki gün durakta tren bekleyip başarısız hayatını sorgularken, birisi tarafından raylara itilir ve öldüğünü sandığı anda 14 yaşındaki bedeninde uyanır. Bu onun çetelere katılmaya çalıştığı ve de Hinata ile sevgili olduğu zamanlardır. Takemichi, kısa zamanda şunu fark eder ki ona geleceği değiştirmek için bir şan verilmiştir. Hinata’yı kurtarmak ve başarısız hayatını yeniden şekillendirmek onun elindedir. Ancak sorun şudur ki Takemichi, her ne kadar çok iyi kalpli olsa dahi; beceriksiz, güçsüz, korkak ve de ağlak bir tiptir. Sürekli olarak azmi ve hayalleri ile ağlaklığı ve korkaklığı arasında bir çatışma yaşar. Geleceği değiştirmek ister ama bunu yapacak kapasitesi olduğuna inanmaz. Hem her an pes etmeye hazırdır ama aynı zamanda da ilerlemek zorundadır. Açıkçası 24 bölüm boyunca beklediğim seviye atlama durumu Takemichi için neredeyse hiç yaşanmadı. Son ana kadar yardıma muhtaç ve de ağlak kaldı. Ana karakterin böyle olmasının hikâye açısından önemini anlamakla birlikte, onu pek sevmediğim konusunda dürüst olmam lazım. Benim adamım kesinlikle Draken ki onun da her olası senaryoda ya ölüyor ya da hapse düşüyor oluşu tam anlamıyla sinir bozucu. Bu arada şimdilik ana kötü karakter konumundaki Kisaki’nin olayını da anlamış değilim. Seriyi izleyip de final sahnesini hatırlayanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Çok ayrıntılı anlatıp da sürprizi kaçırmak istemiyorum ama hikâye gerçekten aktı gitti. Böyle bir seriye kesinlikle ihtiyacım vardı. Yeni sezonu tereddütsüz bir şekilde iple çekiyorum. Anime sevin ya da sevmeyin, herkese kesinlikle tavsiye edeceğim bir proje. Şimdiden iyi seyirler.



13) Kozmik Kid/Craig McCracken (yaratıcı) (2021-3 Sezon 24 Bölüm): İlk sezona başladığımda, gerçekten sevmiştim. Taşrada yaşayan ve yaşadığı yere sığmakta zorlanan, hep daha fazlasını isteyen bir çocuk, bir gün uzaydan gelen beş tane süper güçlü taş bulur ve bu taşları arkadaşları ile paylaşarak süper kahraman olmaya karar verir. Aslında o, her daim okuduğu çizgi romanlardaki gibi maceralar arar ama işler pek de hayal ettiği gibi ilerlemez. Hiçbir zaman tam anlamıyla hayal ettiği o süper kahraman olamaz, elde ettiği gücü kontrol edemez. Ayrıca da taşların peşindeki birçok uzaylı grup da dünyaya gelip onlara saldırır. Toparlamak gerekirse; ben ilk sezondaki bu hikâyeyi severek takip ettim ama ikinci sezon için aynı hissi paylaşamadım ve bir noktada diziyi ötelemiş oldum. Aslında, ikinci sezon ile birlikte hikâye daha da iddialı oldu ve kahramanlarımız dünyanın dışına çıkıp uzayın derinliklerinde Gezegen Katili olarak anılan gezegensel bir varlık ile mücadele etmeye başladılar ama yine de bir şey ilk sezonun heyecanını vermedi benim açımdan. Yine de üçüncü sezonda hikâyeyi güzel toparlayıp beni kişisel olarak tatmin eden bir son verdiler. Aslında fazlasıyla klişe ama bir o kadar da kendi içinde bağımsız bir süper kahraman hikâyesi. Tavsiye edilir.


14) Moon Knight/Justin Benson & Mohamed Diab & Aaron Moorhead (2022-1 Sezon 6 Bölüm): “Marvel Sinema Evreni”, yıllar geçtikçe daha da genişliyor ve açıkçası bu da benim işime geliyor. Önce, bariz şekilde İskandinav mitolojisi ile yüz göz olduk; şimdi ise “Moon Knight” sayesinde Mısır mitolojisine doğru bir serbest dalış gerçekleştiriyoruz. Temmuzda gelecek olan dördüncü “Thor” filmi ise Yunan mitolojisini de bize sunacak ki bu arada üstünde çok durulmasa dahi “Eternals” da mitoloji ile yakın temas halinde bir filmdi. Diğer yandan “Black Panther” ve “Shang-Chi” filmleri de Afrika ve Çin kültürel ve mitolojik unsurlarını Marvel evrenine taşıdılar. Tabi bu gelişmelerin beni heyecanlandırma sebebi çok ayrı ve şimdi odağı bu diziye vermek gerek. Şöyle söyleyebilirim ki ben bu diziyi sevdim. Bir defa Mısır mitolojisini konu edinmesi ve Mısır tanrılarını evrene taşıması ile ilgiyi üzerine çekiyor. Üstelik ana karakterimiz olan süper kahraman da çoklu kişilik bozukluğu ile oldukça ilgi çekici bir figür. Moon Night için Marvel’ın “Batman”i kıyaslamaları yapılıyor ama şahsen ben buna katılamıyorum. En azından dizi versiyonu için bunları söylemem biraz güç. Ancak sokak seviyesi bir suç savaşçısı olarak daha fazla izlemek istediğim de aşikâr. Marvel, son yıllarda çok fazla büyük hikâyelere odaklanarak evrenin ara sokaklarını biraz boşlamış oldu ama umut ediyorum ki sokak seviyesi hikâyeleri de daha fazla izleme şansı bulacağız. Bu mini dizi veya bu sezon, ısınma turu gibi bir şeydi. Yani karakter evrene alışsın, seyirci karaktere alışıp sevsin gibisinden diyelim ki bu arada bence “Oscar Isac”in performansı bir şahane; üç farklı karaktere tek bedende hayat vermesi oldukça etkileyici. Dizi ile ilgili tek şikâyetim, “MCU” içinde yer alan bir yapım olduğunu hiçbir zaman net olarak söylemiyor oluşu. Bilmiyorum, belki de ben kaçırdım ama diğer filmlere ya da eski olaylara doğrudan bir referans durumu hiç olmadı. Açıkçası şöyle tatlı bir parmak şıklatma göndermesi beklerdim. Neyse işte; ama umuyorum ki çok yakında Moon Knight ile yollarımız tekrar kesişir ve belki “Daredevil” ya da “Spider-Man” ile sokaklarda kötülere kök söktürürler. Malum, artık “Netflix” dizilerinden fırlayan Daredevil da MCU içerisinde. Onun gelişi de ayrı bir heyecan...



15) Inside Job/Shion Takeuchi (yaratıcı) (2021-1 Kısım 10 Bölüm): Yetişkinlere yönelik güzel bir animasyon dizi. 10 bölümü de hızlı bir şekilde ve de severek izledim. Dizi, hikâyesini klişeleşmiş Amerikan komploları üzerine kuruyor. Süper zekâ bir bilim insanı olan Reagan ve açıkçası birbirinden manyak ekibi, bir derin devlet organizasyonunun beyin takımını oluşturuyorlar ve gölgelerden tüm dünyayı etkileyen komploları yönetiyorlar. Diziyi oldukça eğlenceli buldum çünkü ABD yapımı bir proje olarak kendi gerçekleri ile mizah yapabiliyor, dalga geçip eleştirebiliyor. Belki bizim de bu özgürlüğü hissettiğimiz günler gelir de mizahımız daha da gelişme şansı bulur. Diziye dönecek olursam; tamam, bir “Rick and Morty” değil ama iyidir. Seveceğinizi düşünüyorum ama tekrar ediyorum, yetişkinlere yönelik bir animasyon.


Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.


Kazan

Yorumlar