11) Superstore/Justin Spitzer (yaratıcı)
(2015-6 Sezon 113 Bölüm): Belki herkesin favorisi olan bir sitcom
değil, yani öyle büyük bir efsaneye dönüşüp dilden dile anlatılmadı ki belki de
zamanla anlatılır ama ben bu diziyi çok sevdim. Şöyle söyleyebilirim ki “The
Office” izlemeye bile bu diziden sonra karar verdim çünkü “Superstore”u
üreten ekibin bir kısmı, o dizide de çalışmış. Elbette hem birçok benzerlik hem
de birçok farklılık içeren iki diziden bahsediyoruz ama Superstore benim ilk
göz ağrım. Onun yeri her zaman ayrı olacak. Son bölüm biterken, “Cloud 9”
mağazasını, Jonah, Dina, Mateo ve tüm mağaza çalışanlarını özleyeceğimi
söyleyebilirim; her ne kadar aşırı mutlu bir son vermiş olsalar bile. Elbette,
bu izlediğim ilk sitcom değil ve son da olmayacak ama sanırım ben de benimkini
buldum; yani mesela kimileri The Office sever, kimileri “HIMYM”
hayranıdır, bazıları “Friends” için deli olur gibi. İşte benim, biri
benden tavsiye istediğinde, mutlaka önereceğim ve bir zaman sonra tekrar
izleyeceğim, özleyeceğim efsane bu. Ayrıca şimdiden özlemeye başladım.
12) Tokyo Revengers/Wakui Ken (yaratıcı)
& Hatsumi Kouichi (yönetmen) (2021-1 Sezon 24 Bölüm):
Düşünüyorum da uzun süredir “Netflix” dizileri dışında pek anime
izleyemedim. Sadece arada “Kimetsu no Yaiba”nın son sezonunu izledim ki
o da önceden takip ettiğim bir seri. Yani onu görmezden gelirsek; belki de en
son izlediğim seri “Jujutsu Kaisen”di ki onu da çok sevmiştim, baya
sevmiştim. Konuya dönecek olursak; 2021 yılında bu anime seri, klasik olarak
bir mangadan uyarlanıp hayatımıza dâhil oldu ve bir anda öyle popüler oldu ki
Türkiye’deki anime severlerin en çok konuştuğu serilerden birisine dönüştü.
Popülerliği gören “Gerekli Şeyler” hemen manganın basımına girişti,
tişört üreticileri çılgınlar gibi “Tokyo Revengers” karakterli ürünleri
piyasaya sürdü vs. ama benim bu tip durumlara karşı değişik bir savunma
mekanizmam var. Seri bu kadar popüler olunca, açıkçası izleme konusunda bir çekince
yaşadım ve öteledim. Aslında bu zamana, yani Nisan 2022’ye kadar da unutmuştum
varlığını ama Gerekli Şeyler, manganın ikinci sayısını tanıtınca, önlenemez bir
şekilde kendimi seriyi ararken, ilk bölümü izlerken buldum ki ilk bölüm
ikincisini, o üçüncüsünü takip etti ve süreç böylece son bölüme kadar vardı.
Seriyi gerçekten çok sevdim. Yani zaman yolculuğu meselesini çok Japon vari bir
şekilde izleyiciye sunmuşlar. Şöyle ki; zaman yolculuğunu Hollywood üzerinden
okuyacak olursak, bunun bir bilim-kurgu olması gerekir ama değil; daha çok bir
fantastik hikâye ki bence bu hikâyeyi Japon mitolojisine bağlamak oldukça
kolay. Japon mitolojisinde, şimdi adını unuttum ama zamanın kendisi olan bir
tanrı bulunmaktadır ve bu tanrı ilk varlık kazanan tanrılardan birisidir. O
tanrının serinin ana karakteri Takemichi’ye ikinci bir şans olarak zamanda
yolculuk gücü verdiğini düşünebiliriz ki bu arada bu tamamen benim yorumum ve
belki mangayı okuyanların çok daha farklı bir bilgisi vardır. Neyse; 26
yaşındaki Takemichi, hayatta hiçbir şeyi başaramamış bir adamdır ve yalnız
başına sefil bir hayat sürdürmektedir. Bir gün televizyon izlerken Tokyo Manji
Çetesi olarak anılan bir grubun sebep olduğu olaylar sonucunda, koca ömründe
onunla sevgili olan tek kişinin öldüğünü öğrenir. Bu olay onu üzer ama hayat
devam etmektedir. Derken; bir sonraki gün durakta tren bekleyip başarısız
hayatını sorgularken, birisi tarafından raylara itilir ve öldüğünü sandığı anda
14 yaşındaki bedeninde uyanır. Bu onun çetelere katılmaya çalıştığı ve de
Hinata ile sevgili olduğu zamanlardır. Takemichi, kısa zamanda şunu fark eder
ki ona geleceği değiştirmek için bir şan verilmiştir. Hinata’yı kurtarmak ve
başarısız hayatını yeniden şekillendirmek onun elindedir. Ancak sorun şudur ki
Takemichi, her ne kadar çok iyi kalpli olsa dahi; beceriksiz, güçsüz, korkak ve
de ağlak bir tiptir. Sürekli olarak azmi ve hayalleri ile ağlaklığı ve
korkaklığı arasında bir çatışma yaşar. Geleceği değiştirmek ister ama bunu
yapacak kapasitesi olduğuna inanmaz. Hem her an pes etmeye hazırdır ama aynı
zamanda da ilerlemek zorundadır. Açıkçası 24 bölüm boyunca beklediğim seviye
atlama durumu Takemichi için neredeyse hiç yaşanmadı. Son ana kadar yardıma
muhtaç ve de ağlak kaldı. Ana karakterin böyle olmasının hikâye açısından önemini
anlamakla birlikte, onu pek sevmediğim konusunda dürüst olmam lazım. Benim
adamım kesinlikle Draken ki onun da her olası senaryoda ya ölüyor ya da hapse
düşüyor oluşu tam anlamıyla sinir bozucu. Bu arada şimdilik ana kötü karakter
konumundaki Kisaki’nin olayını da anlamış değilim. Seriyi izleyip de final
sahnesini hatırlayanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Çok ayrıntılı anlatıp
da sürprizi kaçırmak istemiyorum ama hikâye gerçekten aktı gitti. Böyle bir
seriye kesinlikle ihtiyacım vardı. Yeni sezonu tereddütsüz bir şekilde iple
çekiyorum. Anime sevin ya da sevmeyin, herkese kesinlikle tavsiye edeceğim bir
proje. Şimdiden iyi seyirler.
14) Moon Knight/Justin Benson & Mohamed
Diab & Aaron Moorhead (2022-1 Sezon 6 Bölüm):
“Marvel Sinema Evreni”, yıllar geçtikçe daha da genişliyor ve açıkçası
bu da benim işime geliyor. Önce, bariz şekilde İskandinav mitolojisi ile yüz
göz olduk; şimdi ise “Moon Knight” sayesinde Mısır mitolojisine doğru
bir serbest dalış gerçekleştiriyoruz. Temmuzda gelecek olan dördüncü “Thor”
filmi ise Yunan mitolojisini de bize sunacak ki bu arada üstünde çok durulmasa
dahi “Eternals” da mitoloji ile yakın temas halinde bir filmdi. Diğer
yandan “Black Panther” ve “Shang-Chi” filmleri de Afrika ve Çin
kültürel ve mitolojik unsurlarını Marvel evrenine taşıdılar. Tabi bu
gelişmelerin beni heyecanlandırma sebebi çok ayrı ve şimdi odağı bu diziye
vermek gerek. Şöyle söyleyebilirim ki ben bu diziyi sevdim. Bir defa Mısır
mitolojisini konu edinmesi ve Mısır tanrılarını evrene taşıması ile ilgiyi
üzerine çekiyor. Üstelik ana karakterimiz olan süper kahraman da çoklu kişilik
bozukluğu ile oldukça ilgi çekici bir figür. Moon Night için Marvel’ın “Batman”i
kıyaslamaları yapılıyor ama şahsen ben buna katılamıyorum. En azından dizi
versiyonu için bunları söylemem biraz güç. Ancak sokak seviyesi bir suç
savaşçısı olarak daha fazla izlemek istediğim de aşikâr. Marvel, son yıllarda
çok fazla büyük hikâyelere odaklanarak evrenin ara sokaklarını biraz boşlamış
oldu ama umut ediyorum ki sokak seviyesi hikâyeleri de daha fazla izleme şansı
bulacağız. Bu mini dizi veya bu sezon, ısınma turu gibi bir şeydi. Yani
karakter evrene alışsın, seyirci karaktere alışıp sevsin gibisinden diyelim ki
bu arada bence “Oscar Isac”in performansı bir şahane; üç farklı
karaktere tek bedende hayat vermesi oldukça etkileyici. Dizi ile ilgili tek şikâyetim,
“MCU” içinde yer alan bir yapım olduğunu hiçbir zaman net olarak
söylemiyor oluşu. Bilmiyorum, belki de ben kaçırdım ama diğer filmlere ya da
eski olaylara doğrudan bir referans durumu hiç olmadı. Açıkçası şöyle tatlı bir
parmak şıklatma göndermesi beklerdim. Neyse işte; ama umuyorum ki çok yakında
Moon Knight ile yollarımız tekrar kesişir ve belki “Daredevil” ya da “Spider-Man”
ile sokaklarda kötülere kök söktürürler. Malum, artık “Netflix”
dizilerinden fırlayan Daredevil da MCU içerisinde. Onun gelişi de ayrı bir
heyecan...
15) Inside Job/Shion Takeuchi (yaratıcı)
(2021-1 Kısım 10 Bölüm): Yetişkinlere yönelik güzel bir animasyon
dizi. 10 bölümü de hızlı bir şekilde ve de severek izledim. Dizi, hikâyesini
klişeleşmiş Amerikan komploları üzerine kuruyor. Süper zekâ bir bilim insanı
olan Reagan ve açıkçası birbirinden manyak ekibi, bir derin devlet
organizasyonunun beyin takımını oluşturuyorlar ve gölgelerden tüm dünyayı
etkileyen komploları yönetiyorlar. Diziyi oldukça eğlenceli buldum çünkü ABD
yapımı bir proje olarak kendi gerçekleri ile mizah yapabiliyor, dalga geçip
eleştirebiliyor. Belki bizim de bu özgürlüğü hissettiğimiz günler gelir de
mizahımız daha da gelişme şansı bulur. Diziye dönecek olursam; tamam, bir “Rick
and Morty” değil ama iyidir. Seveceğinizi düşünüyorum ama tekrar ediyorum,
yetişkinlere yönelik bir animasyon.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder