16) Erşan Kuneri/Cem Yılmaz (2022-1 Sezon 8 Bölüm): “Erşan Kuneri” adlı karakteri, hemen hemen herkes gibi önce efsane “G.O.R.A. (2004)” filminde izledim ve açık söylemeliyim ki daha o zamanlardan, o kısacık sahnesi ile potansiyelini ortaya koymuştu. Yani “Cem Yılmaz” sevgimi/hayranlığımı taraftarlık düzeyine taşımak istemem ama adam gerçekten güzel karakterler yaratıyor. Belki yer yer yönetmenliği, yer yer de hikâye akışları aksıyor ama karakterleri kesinlikle aksamıyor. Erşan Kuneri de Cem Yılmaz’ın sinemamıza kazandırdığı efsane karakterlerden birisiydi ve kendi solo hikâyesini kesinlikle hak ediyordu. Bu dizi, Erşan’ı yeniden hayatımıza katmasının yanı sıra, öncelikle “Yeşilçam” merkezli olmakla birlikte, Türk sinemasına da birçok noktadan çok güzel eleştiriler sunuyor. Üstelik, nostalji isteyene de nostalji sunuyor bu dizi. 8 bölümlük macera boyunca, bir sezon dizi ve yedi tane de Yeşilçam filmi izliyoruz. Hani, nerede o eski filmler diyenleri de boş geçmemiş; eskiden izledikleri her şeyden bir örnek sunmuş. Yani bölümler boyunca izlediğimiz her film, popüler sinemada karşımıza çıkan bir türü temel alıyor ve ironiyle, eleştiriyle yaklaşılıp dalga geçerek klişeleri ekrana taşıyor. Bunun yanı sıra, çok güzel de bir oyuncu ekibi ve geçmiş projelere de irili ufaklı göndermeler mevcut. Ben çok severek, çok eğlenerek, sinemamız hakkında da çokça düşünerek izledim bu diziyi ve imkânı olan herkesin de izlemesini isterim.
18)
The Office/Greg Daniels & Rick Gervais & Stephen Merchant (yaratıcılar)
(2005-9 Sezon 192 Bölüm): Ne diyebilirim ki; bir efsaneye veda ettim
ve vedalar her zaman zordur. Yalan yok, ilk başta bu diziye başlamamın tek
sebebi “Superstore” izlemeyi sevmiş
olmamdı. Ortak yapımcılar meselesi üzerinden birini iyi yapan diğerini de iyi
yapmıştır herhalde dedim ve başladım. Açıkçası o kısacık ilk sezonu bitirmek
çok ama çok zordu. Sanırım bırakan da orada ya da belki sekizinci sezonda
bırakmıştır ama o sezona sonra geleceğim. Diziyi kız kardeşim ile izlemeye
başladık ve ilk sezon kesinlikle hiç tat vermedi. Yani karakterler,
oyunculuklar, hikâye ve elbette belgesel çekim meselesi; kendi adıma konuşmam
gerekirse, her şeyinden nefret etti. Aslında ilk sezondan sonra beni için
bitmiştir dediğim bir an bile oldu ama kardeşim, ikinci sezonla birlikte her
şeyin daha iyi olacağı konusunda beni ikna etti. Böylece devam ettik ve iyi ki
de etmişiz. Sezonlar ilerledikçe, “Michael
Scott” karateri ile sevgi-nefret karışımı bir bağ kurdum diyebilirim. Kimi
zaman karakterden ölesiye nefret ettim çünkü ırkçı, cinsiyetçi aptalın tekiydi
ama bir yandan da müdürü olduğu kâğıt şirketini ve içindeki çalışanları her
şeyden daha fazla önemseyen, içten içe yapayalnız, sevmeye ve sevilmeye muhtaç
küçük bir çocuktu. Elbette diğer karakterleri de seviyordum, Angela dışında
diyelim, ama diziyi izleme sebebim Michael’dı. Ona o kadar alıştım ve her şey
yolunda derken; bam! Adamım yedinci sezonun sonuna doğru diziden çıktı. Aslında
baya yıkıcıydı; yani karakter o kadar merkezdeydi ki sanki galaksimizden güneş
alınmış gibiydi. Hikâyenin bir boşluğa düştüğünü söyleyebilirim. O sebeple
sekizinci sezon, iyi anları da olmakla birlikte hep damağımda ekşi bir tat
bıraktı ama neyse, son sezonda toparladılar ve dokuz sezonluk dizide çok
sevdiğim yedi sezonu bana izlettiler. Sanırım şimdiden o kâğıt şirketini
özledim. Sahi, ben şimdi ne izleyeceğim?
20)
Young Justice/Greg Weisman & Brandon Vietti (yaratıcılar) (2010 – 4 Sezon
98 Bölüm): İlk iki sezonunun ardından bitmiş bir
seriydi aslında ama 2010’lu yıllara veda ederken çok iyi bir üçüncü sezonla
yeni baştan karşımıza çıktı, gümbür gümbür bir dördüncü sezonla da kendi
evrenini giderek büyütüyor. İlk iki sezon, daha dar bir kadroyla kurulmuş bir
kahraman ekibini merkezine almıştı. Kabaca “DC”nin
esas kahramanlarının yardımcıları olan karakterler, kendi kahraman ekibini
kurup olaylara atılmıştı. Üçüncü sezon ise karakter çeşitliliğini fazlasıyla
arttırarak esas ekibin ekran süresini fazlasıyla azaltmış ama bize de birçok DC
karakterini tanıma şansını sunmuştu. Dördüncü sezon ise tamamen esas kadroya
bir dönüş olmuş. Evet, yine birçok karakteri görüyoruz ama 26 bölümlük son
sezon, esas karakterlerin, ilk ekibin odakta olduğu bir ana hikâye ve buna
bağlı, her karakterin tek tek ön plana çıktığı yan hikâyelerden oluşmuş. Benim
en favori sezonum şimdilik bu ama son bölümde sunulan ek sahne, çok daha çılgın
bir beşinci sezonu bize açık açık vaat ediyor. Bakalım neler olacak… Bu arada
DC’nin böyle güzel işlerini izlemeye bayılıyorum. DC, gerçekten bu animasyon
olayında çok iyi. Umarım canlı çekimler de en kısa zamanda toparlar. Ayrıca, bu
diziyi sevmemin bir diğer sebebi de karakterlerin de sezonlar geçtikçe yaş
almaları, gelişmeleri ve de değişmeleri. Gerçekten tavsiye ederim.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder