31) Brooklyn Nine-Nine/Daniel J.
Goor & Michael Schur (yaratıcılar) (2013-7 Sezon 143 Bölüm): Nihayet yedinci sezonu da izlemeyi
bitirdim ve son 8 bölümlük final sezonu için kendimi hazırlamaya koyuldum. Şunu
söyleyebilirim ki bu seriyi seviyorum ve sadece 8 bölüm kaldığı gerçeği üzücü
ama ne derler; her güzel şeyin bir sonu vardır ve bence önemli olan bir şeyin
bitmesi değil, bittikten sonra bizde bıraktığı hislerdir. Ben, bu diziyi
kesinlikle her daim güzel hisler ile hatırlayacağım. Yedinci sezona bakacak
olursak; bu sezonun önemli olayları, Jake ile Amy’nin çocuk sahibi olmaları ve
Holt’un da eski görevine geri dönmesiydi. Zaten sadece 13 bölüm sürdü ve tam
anlamıyla keyif alma şansı tanımadı. Neyse; benim kesinlikle, acil tarafından
yeni ve uzun bir seriye başlamam lazım. Tavsiyelere açığım.
32) Titans/Netflix (2018-3 Sezon 37
Bölüm): Üçüncü
sezonu kesinlikle sevmedim. Tamam, “Dick
Grayson” “Bat Family”nin bir
üyesi ama bence Titanlar, kendi bağımsız hikâyeleri ile ilerlemeli, böyle “Gotham”da “Batman” vari takılmamalı. Dediğim gibi; sezonu sevmedim çünkü bana
göre Batman’in öldürmeme kodunu çiğnemesi, “Jason
Todd”un ölüp “Red Hood”un doğuşu
ve “Tim Drake”in “Robin” oluşu gibi konular çok kötü işlenmiş. Sezon finali dışında
bu sezonda sevecek pek bir şey bulamadım diyebilirim. Umarım bir an önce toparlayıp
bize daha iyi bir “Titans” hikâyesi
sunarlar.
33) Zeytin Ağacı/Nuran Evren Şit
(yaratıcı) (202-1 Sezon 8 Bölüm):
Açıkçası diziyi izlememin üzerinden biraz zaman geçti ve bu aralar izlediğim
şeyler hakkında anında not alma konusunda çok kötüyüm; hayatımın düzenden uzak
bir döneminde olduğumu söylemem mümkün. Yine de dizi listesini bir şekilde
kontrol altında tutabiliyorum ama film listesini görmeniz lazım, kesinlikle
berbat bir halde. Neyse; güzel bir dizi diyerek bağlayalım. Özellikle şu köken
öyküsü meselesi oldukça ilgi çekici buldum. Üstelik tam da mitoloji ve köken
gibi konular üzerinde çalıştığım döneme denk gelmesi de, nasıl derler, cuk
oturdu. Dürüst olmak gerekirse, geçmiş yaşantıların veya atalarımızın
yaşantılarının bugünkü bize etki ettiği düşüncesi çok hoşuma gitti. Sanırım bu
konu üzerine daha fazla kafa yorabilirim.
34) Never Have I Ever/Mindy Kaling
& Lang Fisher (yaratıcılar) (2020-3 Sezon 30 Bölüm): Gerçekten izlemekten keyif aldığım
bir gençlik dizisiydi. Yani 15 ile 18 yaş arasındaki insanların hayallerini,
umutlarını ve problemlerini çok güzel işleyen, yer yer hüzünlendirse bile
çoğunlukla izleyenin suratında tebessüm oluşturan bir öyküydü. Yanlış
hatırlamıyorsam eğer Netflix bu dizi için devam etmeme kararı aldı, yani bir nebze
üzgünüm ama son bölüme göre toparlayacak olursak, karakterlerimiz için her şey
yolunda gidecek, pek yarım kalan bir şeyler yok diyebiliriz. Böyle söylüyorum
ama daha fazlasını izlemek de isterdim doğrusu. Özleyeceğim bir seri daha…
35) Primal/Genndy Tartakovsky
(yaratıcı) (2019-2 Sezon 20 Bölüm): 2019
yılında bu dizinin ilk sezonu başladığında, nedendir hatırlamıyorum ama öyküyü
sadece 5 bölüm sanıp orada bırakmıştım.
2022 yılında ikinci sezon gelip de yeni sezonun ilk bölümünden hiçbir
şey anlamayınca bu işte bir terslik var dedim ve ilk sezonun ilk bölümünden
itibaren başlayarak tüm bölümleri izledim. Diziyi sevdiğim muhakkak ama ilk
sezon kesinlikle favorim. Tarihi öncesi çağlarda başlayan öyküde, bir mağara
adamı olan Mızrak ile sanırım T-rex dedikleri türdeki dinozor Diş, belirli
koşullar altında bir araya gelmek ve bu acımasız dünyada birbirlerini kollamak
zorunda kalırlar. İlk sezon tam anlamıyla bu iki farklı canlının oluşturduğu
garip sürünün o devrin birbirinden vahşi hayvanları ve de doğanın bizzat
kendisi ile olan mücadelesini işliyordu. Elbette ilk sezonda da mistik
varlıklar vs. vardı ama ikinci sezon işleri iyice abarttı. Muhteşem ikilimiz,
ilk sezonun sonunda Mira diye bir köle kadın ile karşılaştılar ve ikinci
sezonda onun peşinden tam anlamıyla diyar diyar gezdiler. Tahminime göre Mızrak
v Diş’in ilk konumları Avrupa kıtasının batı tarafıydı ve ikinci sezonda oradan
Britanya’ya, ardından Kuzey Afrika, Akdeniz kıyıları, Arabistan, Hint ve Çin
kıyıları derken en son olarak da Batı Afrika kıyısında bir yere kadar gittiler.
Bu sırada birçok tarihi dönem medeniyetine de uğramayı ve farklı savaşçılar ile
mücadele etmeyi de unutmadılar ki ben bunu pek sevdim denemez. İlk sezon
doğanın kendisi ile mücadele eden karakterler, ikinci sezonda insan ile
mücadelenin içine düştüler ve bilemiyorum, bir şeyler eksilmişti işte. Ayrıca
ikinci sezonun son bölümünde yaşanan olaylara bakacak olursak, bu diziye bir
üçüncü sezon da gelmeyecek ama sanki gerek de yok çünkü bazı şeyler uzadıkça
daha iyiye gitmek yerine kötüleşir ve “Primal”
da kötüleşme potansiyelini bize yansıtmış durumda. Farkındayım fazlasıyla
belirsiz bir konuşma oldu bu ama diziyi gerçekten beğendiğim için izlememiş ve
izlemeyi düşünecekler için sürprizi kaçsın istemiyorum ve o sebeple olabildiğince
genel bir şekilde anlatmaya çabaladım. Şimdiden iyi seyirler.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder