İFL 2022-VII



61) Incendies-İçimdeki Yangın/Denis Villeneuve (2010): Kesinlikle zorlu bir filmdi. Bir yandan Orta Doğu’nun bitmeyen yangınını, o yangının içinden karakterler ile bize sunarken; diğer taraftan da “Oidipus Kompleksi” dediğimiz, mitik-psikolojik çatışmanın bir yorumunu kullanıyor. Bu film için bir “sürpriz kaçıran” vermek istemiyorum, o sebeple de öyküden pek bahsetme niyetinde değilim. Ancak kesinlikle izlenilmesi gereken bir film olduğunu söyleyebilirim. İnsanı düşündürecek ve de izlerken zorlayacak bir film.



62) Yeşil Yılan/Amp Wong (2021): “Beyaz Yılan” adlı Çin yapımı animasyon filmin devamı. İlk film kadar sevdiğimi söyleyemem ama Çin mitolojisine dayanarak kurulmuş olan öykü ilgi çekici. Animasyon severler için tavsiye edilebilir ki şunu not düşmem lazım; son yıllarda Çin sineması gerçekten başarılı, belirli bir standartta filmler ortaya koyup içerisinde kendi kültürünü de çok etkili bir şekilde sunmayı biliyor. Bu yönüyle takdir edilesi.



63) Strangers On A Train-Trendeki Yabancılar/ Alfred Hitchcock (1951): Her filmini izlememiş olabilirim ama bence “Hitchcock”un en başarılı eserlerinden birisi. Konusu oldukça ilgi çekici. Bir tren seyahati sırasında tanışan iki yabancı, bir tanesinin zorlaması ile yolculuğu birlikte tamamlarlar ve haliyle de sohbet etmek zorunda kalırlar. Bundan kaçış yoktur. Sohbet ilerledikçe, ısrarcı arkadaşımız cinayet fantezilerini öbürü ile paylaşıp bir çifte cinayet planı öne sürer. Israrcı arkadaş, başarılı bir tenisçi olan diğerinin boşanmak istemeyen eşini öldürecek, tenisçi de ısrarcının babasını ortadan kaldıracaktır ancak elbette tenisçi bu adamı ciddiye almaz ve durağı gelince de açıkça sapkınlık gösteren bu adamdan uzaklaşır ve fakat ısrarcımız kafasında planı çoktan kurmuştur ve gidip tenisçinin karısını öldürür. Böylece gerilim başlar çünkü diğeri kendi payına düşeni yapmış ve babasının ölümünü beklemektedir. Böylece tenisçiyi köşeye sıkıştırmaya başlar ve gerilim tırmanır. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir klasik anlatı filmi.



64) Kuki Ningyo-Air Doll-Şişme Bebek/Hirokazu Koreeda (2009): Sevdiğim Japon yönetmenler arasına hızla giren “Hirokazu Koreeda”nın bu filminde, orta yaşlı yalnız bir adamın seks oyuncağı bir gün canlanır ve sahibi işe gittiği zamanlarda sokağa çıkıp hayatı ve insan olmayı deneyimler. İş bulur, arkadaşlar edinir, âşık olur, kalp kırar, kalbi kırılır. Farklı, yer yer durağan ama çokça sorgulama içeren; insanı ve insan olmayı sorgulayan bir film. Kısacası tavsiye edilir.



65) Enkanto: Sihirli Dünya/Jared Bush & Byron Howard & Charise Castro Smith (2021): Sihirli bir evde yaşayan oldukça geniş bir aile düşünün ki her biri bu evin sihri ile özel güçlere kavuşmuş; yani hemen hemen her biri. Mirabel, Madrigal ailesinin üçüncü kuşağından bir genç kızdır ve ailesinde evden yetenek alamamış tek kişidir fakat bu eksiğin hayatını olumsuz etkilememesi için elinden geleni yapmaktadır. Anlayacağınız tam bir Polyanna’dır kendisi ama elbette filmin ilerleyişi için bir şeyler ters gitmelidir. Ters giden şey ise evin sihrini kaybetmesi olur. Böylece ailenin en sıradan üyesi, en olağanüstü çaba ile günü kurtarmak için kolları sıvar. Tam bir “Disney” animasyonu diyerek konuyu kapatıyorum. Şimdiden iyi seyirler.



66) The King’s Man: Başlangıç/Matthew Vaughn (2021): İlk iki filmde alıştığımız ana kadroyu tamamıyla bir kenara atıp yepyeni bir kadro ile Kingsman teşkilatının orijin öyküsünü anlatan bir film. Öykünün merkezinde ise alışılanın aksine II. değil, I. Dünya Savaşı yer alıyor ve yine dönemin birçok ünlü figürü de karakter olarak bu serüvende kendine yer buluyor. Oldukça eğlenceli ve aksiyonlu, aynı zamanda da tarihi temayı başarılı kullanan bir film. Açıkçası kendi adıma, ilk iki filmin devam öyküsünü izlemek yerine bu filmin devam maceralarını tercih ederim.



67) Hiroshima Mon Amour-Hiroşima Sevgilim/Alain Resnais (1959): Avrupa Sanat Sineması’na, özellikle de Fransız koluna karşı çok sıcak olduğum, filmlerini iştahla seyrettiğim söylenemez ama alanım gereği bu filmleri de öyle veya böyle izlemem, bilmem gerekiyor. Bu naçizane eseri de o sebeple izledim ama hiç inkâr etmeyeceğim ki sevdim. Bilemiyorum, belki filmin bazı kısımları Japonya’da geçtiği içindir, bilemiyorum. Film öyküsü, Japonya’ya film çekimi için gelen Fransız bir kadının orada tanıştığı Japon bir adama âşık olması ve de bastırdığı geçmişi ile hesaplaşmasını anlatıyor. Elbette arka planda da II. Dünya Savaşı’nın vahşetini ve savaşın anlamsızlığını bize sunuyor. Kesinlikle izlemeye değer bir eser.



68) Aruitemo aruitemo-Still Walking-Bitmeyen Yürüyüş/Hirokazu Koreeda (2008): Sevdiğim Japon yönetmenlerden birisidir “Hirokazu Koreeda” ve ara ara filmlerini izlemeye çabalıyorum. Bu filmde de bize bir Japon ailesi sunarken aile bireyleri arasındaki kuşak ve kültür çatışmasını yansıtıyor. Bir yönüyle oldukça durağan, yani neredeyse sıkıcı denilebilecek kadar durağan bir film ama bir diğer taraftan da kendisini izlettiren bir yapım. Aslında modern toplumun değiştirdiği Japon aile yapısını merkezine alarak daha yerel bir konu işliyor ama bir yönüyle de evrensel bir meseleyi gündeme getiriyor. Modern toplum, nerede olursa olsun, geleneksel aile yapılarını değiştirip dönüştürmektedir. Bu yönüyle de film göz atılması gereken bir yapım olarak ön plana çıkıyor. Kısacası tavsiye ederim.



69) Torontolu Adam/Patrick Hughes (2022): “Kevin Hart”, son yıllarda Hollywood filmlerinde izlemeyi sevdiğim bir komedi yıldızı ve bu filmde de “Woody Harrelson” ile güzel bir uyum yakalamışlar. Filmimizde ana karakterimiz Teddy, spor salonunda çalışan başarısız bir girişimcidir ve evliliği de iş hayatı gibi riske girmek üzeredir. Bu sebeple de eşi ile ilişkisini canlı tutmak için onu bir hafta sonu kaçamağına götürür ama gittikleri yerde işler karışır ve yanlış eve giden Teddy, Torontolu Adam diye anılan bir suikastçı ile karıştırılır. Böylece hem devlet güçleri, hem asıl Torontolu Adam hem de başka suikastçılar, onun peşine düşerler. Böylece Teddy’nin hayatı sonuna kadar değişir falan filan. Aslında klişe bir aksiyon komedi filmi ama bazen klişe olmak iyidir. Oturur izlersiniz, eğlenir ve filmi geride bırakırsınız. İşte bahsettiğim öyle bir film; “Torontolu Adam”ı izlediğinizde hayatınız değişmeyecek ama eğlenceli bir vakit geçireceksiniz.



70) Hilda ve Dağ Kralı/Andy Coyle (2021): “Hilda” adlı animasyon dizinin devamı niteliğindeki uzun metraj film. Dizinin sezon finalinde ana karakterimiz Hilda, bir büyü sebebiyle, trol bir bebek ile beden değişimi yaşayarak insandan trole dönüşmüştü ve bu filmin öyküsü, Hilda’nın tekrar insan olma çabasını anlatıyor. Ayrıca dizi süresi içinde Trolberg şehir surları dışında tutulan trollerin orijin öyküsü de bu filmde daha iyi işlenerek aydınlatılmış oluyor. Oldukça sevdiğim bir film oldu ama diziyi izlemediyseniz, tavsiye etmem doğru olmaz. O zaman önce diziye bir göz atın.


Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.


Kazan

Yorumlar