İFL 2022-VIII

 



71) Dedemin Fişi/Meltem Bozoflu (2016): Bu filmi ilk çıktığı yıl sinemada, dayımla birlikte izlemiştik ve izlediğimiz salon çok küçük olduğundan farklı izleyici tiplerini de deneyimlemiştik. Sonrasında da birçok defa izleme şansı buldum ve her seferinde de eğlendiğimi kabul etmem lazım. “Güldür Güldür” seviyesini TV’den sinemaya taşıyan bir film. Bu sefer izleme sebebim ise Sivas’tan Ankara’ya giderken yolun eğlenceli geçmesini ummamdı ki gerçekten yardımcı oldu diyebilirim. Bence iyi bir otobüs yolculuğu için eğlenceli filmler mutlaka şart.



72) Minions: The Rise of Gru-Minyonlar 2: Gru’nun Yükselişi/Brad Ableson & Kyle Balda & Jonathan del Val (2022): İlk “Çılgın Hırsız” filmini izlediğimden beri Minyonları aşırı derecede seviyorum ve yanılmıyorsam 2015 yılında kendi solo filmleri geldikten sonra da popülerlikleri giderek katlandı. Çılgın Hırsız serisinde ana karakter malum olduğu sürece Gru’dan başkası değil. Minyonlar ise onun, isimleri olsa bile yine de isimsiz bir kalabalık şeklindeki sarı küçük yardakçılarıydı ama diller karmaşası/mozaiği şeklindeki konuşma biçimleri, görünüşleri, giyimleri, meraklı ve de vurdumduymaz tavırları ile çok sevildiler. İlk solo filmleri ise bu küçük sarı yaratıkların orijin hikâyesini merkezine alırken, aynı zamanda da üç minyonu ön plana çıkarıyordu; Kevin, Stuart ve Bob. Minyonlar dünya tarihi boyunca hep büyük kötülerin peşinden koşmuş ve onlara hizmet etmek için yanıp tutuşmuş. Yine de bu konuda pek başarılı oldukları söylenemez. Neyse, solo filmde, karakter olarak ön plana çıkan üç küçük minyonumuz, kendileri için yeni bir patron ararlarken maceraları en sonunda onları daha küçük bir çocuk olan Gru’ya getirmişti. Bu ikinci film ise Gru ile Minyonlar arasındaki güçlü bağların nasıl oluştuğunu anlatıyordu ve yeni bir minyonu da karakter olarak ön plana çıkarıyordu; Otto. Bu yeni arkadaş, patronunun çaldığı mücevheri oyuncak bir taş ile takas edecek kadar saf ama patronu için neredeyse bütün ABD’yi çocuk bisikleti ile aşacak kadar da azimli. Açıkçası başta sinir olmakla birlikte, ben Otto’yu çok sevdim. Zaten filmi de tek bir an bile sıkılmadan izledim ki çok uzun bir süresi de olmadığı için çabucak bitti ve tadı damağımda kaldı.



73) Thor: Love and Thunder-Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü/Taika Waititi (2022): Açıkçası biraz hayal kırıklığına uğradım. “Marvel Sinema Evreni”nin ilk yıllarında kesinlikle iyi işlenemeyen, potansiyelinin altında filmler ile harcanan tek karakter “Thor”du diyebiliriz. Yani ilk iki film net olarak kötü değillerdi ama oturmayan bir şeyler vardı. Sonra “Taika Waititi” geldi ve bize “Thor: Ragnarok (2017)” filmini sundu. Bu filmle birlikte Thor, ciddi olma çabasından sıyrılıp komediye açık bir hale geldi ve “Chris Hemsworth” de bu işi çok iyi kotardı. Sonuç olarak baya sevilen bir film ortaya çıktı ve Thor da evrende bambaşka bir noktaya geldi. Kısaca komik ve vurdumduymaz olmak Thor’a yakışmıştı. Sonrasında da aynı yönetmen ile dördüncü film çekildi ki evrende dördüncü filmine kavuşan tek karakter Thor oldu. Ancak yönetmenimiz Waititi, bu filmle birlikte komedi dozunu biraz abartmış gibi ya da komik olmak için çok fazla çaba harcamış gibi ve hal böyle olunca da bir öykü anlatmaktan çok sanki bir skeçmiş gibi izleyeni sürekli güldürmeye çalışan bir film ortaya çıkmış. Evrene katkılarını beğenmekle birlikte genel anlamda bu filmden o kadar da memnun değilim. “Zeus” ve “Gorr the God Butcher” gibi çok önemli karakterler resmen harcanmış. Lakin karakteri seviyorum ve umarım ilerleyen yıllarda Thor’u daha fazla görebiliriz.



 74) Scoob!/Tony Cervone & Dax Shepard & Simon J. Smith (2020): Sanırım çocukluğunda “Scooby Doo” izlemeyen yoktur. Benim de çok sevdiğim bir karakterdir ki farklı farklı serilerini birçok defa izlemiştim ama dürüst olmalıyım, canlı çekim filmlerini hiç sevmezdim. Lakin animasyon olarak hazırlanmış bu film hem biçim olarak çekici hem de içerik olarak eğlenceli. Bize güzel bir Scooby Doo macerası sunuyor. Tavsiye ederim.



75)The Gentlemen/Guy Ritchie (2019): “Snatch/Kapışma (2000)” filmini izlediğimden beri “Guy Ritchie”ye büyük bir sempati besliyorum. Kısacası filmin yönetmeni oysa izlenir modundayım ki bu filmde de beni yanıltmadı. Tam bir Guy Ritchie filmi olmuş diyebiliriz. Fazla söze gerek yok; mutlaka bir şans verin derim. İngiliz mafya ilişkileri, çifte ihanetler, şantajlar, çatışmalar; yani ne ararsan var ve tüm bunların içinde kesinlikle favorim olan eşofmanlı hip-hop dövüş çetesi ki kaçırdıkları kişilere işkence ederken klip çekmeleri çok acayip bir kafaydı. İzleyin derim, eğlenceli bir film bulacaksınız.



76) The Gray Man/Anthony Russo & Joe Russo (2022): Aksiyon filmi nedir sorusuna cevap niteliğinde bir film. Kısacası aksiyon türünden bekleyeceğiniz her şey bu filmde mevcut; havalı, yakışıklı ve süper yetenekli bir ajan, onun peşindeki paralı askerler ve komplocu ajanlar, birçok farklı şehre yayılan abartılı kovalamacalar ve çatışmalar, ayrıca bol bol patlama, havada uçuşan kurşunlar, ölümler. Dedim ya aksiyon filmi nedirin son yıllardaki en iyi örneklerinden birisi. Kesinlikle maddi ve manevi olarak yatırım yapılmış, emek harcanmış bir film. Tavsiye edilir.



77) Luka/Enrico Casarosa (2021): Klasik bir “Disney-Pixar” filmi. Eğlenceli, samimi ve de elbette fantastik bir hikâye. İtalyan kasabası teması da oldukça etkileyici. Filmin verdiği mesaj ise farklılıkları hoş görmek, senin gibi olmayanı, olduğu haliyle kabullenebilmek. Aile ve çocuklar ile izlenebilecek bir film.



78) Namuslu/Ertem Eğilmez (1984): Bu film hakkında fazla söze gerek yok bence. Sanırım “Şener Şen”in en iyi performanslarından birisi olarak görebiliriz. Tekrar tekrar izleyip de sıkılmayacağım bir Türk filmi daha diyelim.



79) DC Süper Evciller Takımı-DC League of Super-Pets/Jared Stern & Sam J. Levine (2022): Çocukken “Kripto” diye bir çizgi dizi izlerdim ve orada tanımış olduğum “DC”nin süper hayvanlarının kendi filmlerine kavuştuklarını görmek eğlenceliydi. Zaten ben DC karakterlerinin bulunduğu işleri genel olarak seviyorum ama dürüst olalım ki her ne kadar canlı çekim film olayında son yıllarda başarısızlıklar yaşansa bile DC her zaman güzel animasyon filmler üretir. Bu film de gayet güzel, gayet eğlenceli. Devam filmi gelirse kesinlikle izlerim.



80) Şekerpare/Atıf Yılmaz (1983): Bir başka “Yeşilçam” efsanesi daha. Üstelik Yeşilçam’ın ölüm dönemi diyebileceğimiz yıllarda çekilmiş bir film. Şöyle ki 1960’lar, Yeşilçam için altın dönemdir, 1970’lerin ortalarından itibaren seks filmleri bu başarıya gölge düşürür, 1980’lerde ise seks filmleri gider ve yerine arabesk filmler gelir. Bu iki türün baskın olduğu yıllarda böyle eli yüzü düzgün filmleri yapanlara minnet duymak lazım. Tamam, bu film ve diğer başka sevdiğimiz filmlerin eksiklikleri yok mu? Elbette var ama ne olursa olsun fırtınaya direnç gösterdikleri için kıymetliler.


Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.


Kazan

Yorumlar