81) Deli Deli Küpeli/Kartal Tibet
(1986): Konu “Kemal Sunal” olunca sanırım yer aldığı
tüm filmler tekrar ve tekrar izlenir. Bu filmi de kim bilir kaçıncı defa
izliyorum ama her seferinde gerçekten aynı hazzı veriyor ve hiç sıkmıyor.
Ülkenin siyasi kültürünü de oldukça iyi tahlil ettiği gerçeğinin de altını
çizmek gerekir; hem kendi dönemi hem de günümüz için.
82) King Richard-Kral Richard:
Yükselen Şampiyonlar/Reinaldo Marcus Green (2021): Büyük bir tenis aşığı sayılmam ama
“Williams Kardeşleri” bilecek kadar
da tenis izledim. Ancak benim için asıl vurucu nokta filmin biyografik olması;
biyografik film izlemeye kesinlikle bayılıyorum ki daha öncesinde tenis konulu
biyografik filmler izlemişliğim ve de çok sevmişliğim de var. O sebeple bu
filmi kesinlikle tavsiye ederim. Harika bir biyografi ve spor filmiydi,
kaçırmayın.
83) Bullet Train-Suikast
Treni/David Leitch (2022):
Tam anlamıyla katıksız bir aksiyon filmi. Filmin temposu neredeyse hiç düşmüyor
ve her sahnede aksiyon ve yüksek tempo bir şekilde sağlanıyor. Ayrıca mesele
komedi ile de harmanlanarak daha absürt bir atmosfer yaratılıyor. Üstelik
neredeyse tüm hikâye ünlü Japon hızlı trenlerinden birinde geçiyor, yani tüm
aksiyon kısıtlı bir mekânda yaşanıyor. Kesinlikle şahane bir konsept ve üstelik
“Brad Pitt” gibi bir ismi izlemek de
inanılmaz bir keyif. Ne derseniz deyin ama adam sahneye yakışıyor. Sonrasında
ne olur bilemem ama şimdilik yılın en iyi aksiyon filmi kesinlikle bu.
84) Gönül/Soner Caner (2022): Fotografik olarak muazzam bir film bence. Fotoğraf karesi olarak alınabilecek çok plan var ama öykü açısından benzer bir yorum yapamayacağım. Kısacası biçimini sevdim ama öyküden pek emin değilim. Şöyle bir gerçek var ki iyi bir biçim için bile kötü bir öykü izlenmez. İzlense bile izleyene zevk verir mi?
86) Pardon/Mert Baykal (2005): Tekrar tekrar izlenilen ve
kesinlikle hiç sıkmayan, eskimeyen bir Türk filmi daha. Bu zamana kadar hala
izlemediyseniz de lütfen bir ara vakit ayırıp izleyin; pişman olmayacaksınız.
88) Karakomik Filmler: 2 Arada/Cem
Yılmaz (2019): “Cem Yılmaz”ın bu iki film bir arada
konseptini çok seviyorum aslında. Umarım devamı gelir. Lakin izlediğim dört
film arasında sanırım bir tek bu filmin ana karakterine bir türlü ısınamadım ve
fakat yakında uzun metraj filmine kavuşacak bir karakterden bahsediyoruz. Belli
mi olur, belki de bu defa sevebilirim.
90) Ip Man 2-Yip Man 2/Wilson Yip
(2010): İlk filmi
izleyip beğenince de hemen ikincisine başladım ve bu defa da ustamızı Batılılar
ile olan bir mücadelenin içinde buldum. “II.
Dünya Savaşı” bitmiş ve Japonlar, Çin topraklarını terk etmişler. “Usta İp” de Hong Kong’a gelerek burada
bir dövüş okulu açarak kendine bir düzen oluşturmaya çabasına girişmiş ama
evren boşluğu sevmez gibi bir laf vardı. Japonlar gitmiş ancak bu defa da
Batılılar ortalığı sarmış, şehir İngilizlerin kontrolüne geçmiş. Üstelik
İngiliz bir boksör gelip de ringde bir Kung Fu ustasını da öldürünce sevgili
ustamız kendini yine bir hesaplaşmanın ve intikam maçının içinde bulmuş. Yine
tarihsel arka planı ve dönem koşullarını vurgulayan ama dövüş sahneleri ile de
tempolu bir anlatı suna güzel bir film var karşımızda. Seri şimdilik hoşuma
gidiyor ve en yakın zamanda kalan iki filmi de izlemek istiyorum. Bence çok
başarılı bir iş bu izlediğim, izlediğimiz. Hem popüler sinemaya uygun kalıpları
kullanarak kendini izleten bir film ortaya konulmuş hem de yanı sıra başarılı
bir dönem ve tarihsel eleştiri yapılmış.
Bir önceki listeye buradan ve bir sonraki listeye de şuradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder