KAZAKİSTAN SEYAHATİ/BÖLÜM IV: ALMATI (2. GÜN)



6. Gün:

Almatı'da bir günü daha bitirdim ve gün sonunda klasikleşen şekilde Modi'de oturmuş, bir yandan sıcak çayımı yudumlarken diğer yandan da günü kelimelere döküyorum.

        Bu sabah, dünün aksine daha erken kalktım. Saat 09:00 gibi de hostelden çıkıp çağırdığım taksi ile yakındaki hayvanat bahçesine gittim. Henüz çok erken olması sebebiyle hayvanların çoğu ya kilit altındaydı ya da yeterince sıcak olmadığı için uyudukları yerlerden çıkmıyorlardı. Yine de yeterince farklı canlı görebildim. Favorim ise kesinlikle Kuzey Amerika'ya özgü siyah kürklü tilkiydi. Hem çok asil hem de bir o kadar masum görünüyordu; bayıldım. Onun dışında birçok yırtıcı kedi, kurt, ayılar, toynaklılar, kuşlar, primatlar; yani hemen hemen her türde birçok hayvan vardı. Size tavsiyem gelmek isterseniz öğleden sonra bir saat dilimi seçmeniz olur.



Hayvanat bahçesi sonrasında hemen yanındaki "Almatı Merkez Parkı" içinde de biraz dolandım. Oldukça büyük ve potansiyelli bir parktı. Burada düzenli ikamet ediyor olsam mutlaka uğrayacağım bir yer olur. Konser sahnesi, tema parkları, havuzlar, yürüyüş yolları ve yapay göleti ile çokça seçenek sunan bir alan.



Sabah erkenden hayvanat bahçesi ile parkı aradan çıkardıktan sonra soluğu şehrin en meşhur noktalarından "Kök-Töbe"de aldım lakin şansıma bugün sisli bir Almatı beni karşıladı. Dolayısıyla tepeye çıktığımda muhteşem bir şehir manzarası izleyemedim. Yine de teleferik yolculuğu, hem tepeye çıkarken hem de inerken oldukça keyifliydi. O sebeple tepeye çıktığıma mutluyum. Tepeden olmasa da teleferikten şehir manzarası izleyebildim. Peki, tepede ne vardı? Turistik olarak hazırlanmış küçük bir eğlence parkı vardı. Bir yanda panayır oyunları, bir yanda dönme dolap, küçük bir hayvanat bahçesi, hediyelik eşya dükkânları, "The Beatles" grubuna ithafen hazırlanmış bir bank ve şehre tepeden bakan "Almatı Televizyon Kulesi". Benim şansıma sisli bir gün denk geldi ama sıcak bir günde orada vakit geçirmek çok keyifli olacaktır. Ama sise rağmen ben de yeterince keyif aldım çünkü tepeden güzel bir anı eşyası, bir pars figürü ile dönüyorum.




Kök-Töbe'den indikten sonra ise merkezin biraz dışına, Almatı'da yaşayan bir arkadaşım ile buluşmaya gittim. Öğleden sonrayı biraz onunla geçirdim. "Shishka Premium" adlı bir mekânda oturup hem nargile içtik hem bir şeyler atıştırdık hem de bol bol sohbet ettik. Günün yaklaşık üç saati böyle geçti. Bu arada dürüst olmak gerekirse ben nargileyi pek içemedim. Hem pek sık nargile içen biri değilim hem de arkadaşımın söylediğine göre burada daha sert yapıyorlarmış. O keyif alıyor olsa da bana ciğerlerime zehir çekiyormuşum gibi hissettirdi.


Hatırlarsanız dün müzeye girememiştim. İşte o işi de bugün hallettim. Astana'daki kadar büyük olmasa da oldukça keyifli bir yerdi. Almatı'ya yolu düşenlere mutlaka öneririm. Hem ülke kültürü ve tarihi hem de genel olarak Türk kültürü ve tarihi adına çok şey barındırıyor ama İngilizce dil desteği konusu burada da biraz zayıf kalıyor.

Müzeden çıktıktan sonra ise hafif yağmur çiseliyor olsa da geleneksel bir Kazak yemeği olan "Plov" yemek için müzenin yakınında görünen bir restorana doğru yürümeye başladım. Tabi yolun yarısında yağmur şiddetini arttırırken harita uygulamasının da azizliğine uğradım. Haritada görünen yer kapanmıştı ama şansıma hemen caddenin karşısında "Alani" adlı başka bir restoran vardı. Bu arada Almatı'da çoğunlukla "2Gis" adlı bir başka harita uygulaması tercih ediliyormuş; daha iyi sonuç veriyormuş. Neyse, yağmurdan kaçıp restorana sığındım ve yemeği sipariş ettim. Önüme pilav üstünde inek eti, iki parça at eti, sanırım bıldırcın yumurtası ve garnitür olarak acı biberden oluşan bir tabak geldi. Açıkçası pilav pek bana hitap etmedi. Evet, kültürel olarak pilav üstü et olayına aşinayım ve severim ama sanırım pilavlarında safran vardı. Dil engeli sebebiyle garsonu darlamadım ama yine de pilav çok hoşuma gitmedi. Yine de sütlü ve haşhaşlı Kazak çayı akşamı toparladı.








Restorandan çıktıktan sonra taksiye atlayıp hostele döndüm ama içimde bir tatminsizlik hissi vardı. O sebeple tekrar Modi'ye gelip o güzel kırmızı şaraplarından bir kadeh ve menüden de güzel bir tatlı sipariş ettim. Onlardan sonra ise siyah çayımı sipariş edip onun eşliğinde yazıma başladım. Arada da ailem ile bir telefon görüşmesi bile yaptım. Bu akşamlık satırlarımı bitirirken hesabı istemek üzereyim. Buradan çıkışta da ufaktan bir market alışverişi yapıp hostele döner, bir duş alıp yarın için bir yol haritası çizmeye çalışırım. Açıkçası yarın için hiçbir fikrim yok. Bugün bir doyuma ulaştım gibi ama yine de bakalım yarın nelere gebe...


Kazakistan Seyahati adlı yazımın üçüncü bölümüne buradan ve beşinci bölümüne de şuradan ulaşabilirsiniz.


Kazan




Yorumlar